Yazmamisim 2017'den beri... Elimde Türkce klavye yok, anadile ihanet bir yazimla da olsa aradan gecen onca zamandan sonra biseyleri buraya yazasim var. Okunabilir olma istegi demek ki...
Ne cok sey oldu. Ölüm gibi birseyler oldu hayatimda ama kimse ölmedi. Sevgiler, nice derin baglar yikildi yeniden insa oldu. Buralara simdiye dek yazilanlarin cok otesinde, ve bu kez oyle dusuncelerde de degil, parca parca kirildim. Ne menem bir yil oldu 2021. Yazamadim. Tek satir yazamadim. Ama 2022'nin 4.gunu oyle bir hickirarak agladim ki, ciglik cigliga agladim; 'cok zor bir yildi, bitti, olmedik ve yil bitti' diye diye agladim....
Yil boyunca da cok agladim. Biyomuhendisiz diplomada ama bu kadar cok gozyasi nasil ve nereden cikiyor, bu hizda kendini nasil yeniliyor hic anlamadim. Neredeyse koca yil boyunca hic muzik dinlemedim. Inan vallahi. Dedim ya ölüm gibi bir sey oldu ama kimse ölmedi Özdemir Asaf'in mukemmel cumlesiyle. Insanlar nasil aniden ve bilinmezden gelenin darbesiyle tarumar olabiliyorlarmis deneyimledim.
3 Subat aksami uzun suren bir is gunu ve streslerinden sonra bir anda koptu filmin seridi. 34 yilin acisi o 2021'in 3 Subat gecesi salteri indirdi. 7 saat aglamisim o gece. O gece yasadiklarimi hayal meyal hatirliyorum. Bu ev, bu salon, yanimdaki adam, hayat, bedenim toptan uzerime yikildi. Hayatimda o kadar korktugumu sanirim hatirlamiyorum. Bedenimden cikip kendime baktigim o an da kendime "yeter" derken korku ve sonsuzlukta kaybolma hissi bir birine girmisti.... Ayni anda izlemeye calistigimiz Soul cizgi filmi ise Tanri'nin espri anlayisinin ne yuce oldugunun gostergesi gibiymis sonra anladim.
4 ve 5 Subat'ta hayatta en cok sevdigim eylemlerden biri (gunesin batisini izlemek) bana hayatta en cok aci ve korku veren eylem halini almisti. Kendisine anksiyete diyecekler ve bana bir sure gunes batisi saatinde evin arka cephelerinde olmami onereceklerdi.... Yaninda gelen her dakika 160a cikan kalp carpintisi, titremeler, korktukca daha da tetiklenen ataklar ve surekli zeminde devam eden inkar! Evet inkar!
Inkar. 34'ume kadar tekamul, kabul, inanc, teslimiyet denilen kavramlari ogrendigimi dusunurken onlar da yikildi. Koskocaman bir dokuntu, bir harabe misali yikildi ve bir toz yigini olarak kaldi. O tozun adi oldu inkar. Hayir iyiyim! hayir biseyim yok. Her iyiyim deyip zorladigimda daha guclu vurdu adina anksiyete bozuklugu dedikleri o menem sevimsiz misafir. Bu boyle 3 dolu ay surdu. 3 koca ay ben neredeyse her gun inkar ettim olanlari. Tersledikce daha cok kalbim carpti, goz ardi ettikce siddetini arttirarak nefesim kesildi. Bedenimin nasil da kontrolu ele gecirdigini simdi daha iyi goruyor ve olan bitene kizamiyorum bile...
Esimden baska yataktan cikipta gordugum tek kisi psikolog hanim oldu o 3 ay. Bak burasi da ilginc. Psikologa gitme kararini ben verdim. "Cok bisey yok ya kafam karisti bir uzmanla kolay olur" yaklasimiymis o ilk baslangic belli ki. Yani ortada devasa bir inkar var sonucta... Hic bir bilimsel yaklasimin hic bir anda tam olarak cozemeyecegi metafizik bir tarafi var hayatin. 18.seansin sonunda hali hazirda ortaya cikmaya baslayanlarla bu hikayenin 3 gunluk bir durum olmadigi 34 seneyi sirtimda artik daha fazla tasiyamadigimi fark ettim. Eylemsizlik dedi psikolog hanim. Eylemsizlik iyilesmeyi baslatir, ama siz henuz eylemsizlige gecemediniz.... Zaten eylemsizlik kendini bu andan sonra oyle bir ortaya koydu ki ya buradan hakkiyla gecersin ya da olacaklardan sorumlu degilim dedi tum benligim....
Eylemsizlik ne demek biliyor musun? Ben bilmiyormusum. Bana kimse durabilmenin kiymetini gostermemis. Sadece sessizce tavana bakmanin ne kiymetli bir eylem oldugunu ogretmedigi gibi bunu yapanlarla dalga gecmenin meziyet oldugunu sanmama vesile olmuslara selam olsun! Acisa da öldürmez düsturlarla, agriya, siziya, kopuslara ragmen devam etmeyi bir basari sanan tum dünyaya yayilan tüm zehirli ogretilere selam olsun! Insanlara bedeli odenmeden tek bir kazancin/edinimin olamayacagini unutturan ve kisisel gelisim zirvaligi altinda iste gelsin dedikce gelmeyenlerle, olmayanlarla degersizlik pompalayan duzene selam olsun! Eylemsizlik benim cancagizim, olana sadece oldugu haliyle bakmak demekmis. Bir sey yapmadan. Bir eylemde olmadan huzursuzlugunla kalabilmek demekmis. Hastayim ve yapamiyorum demek. Utaniyorum ve utancin icinden cikamiyorum diyebilmek. Gitmek istiyor gidemiyorum, birakmak istiyor yapamiyorum, korkuyorum, gucum yok, tukendim ve savasacak mecalim kalmadi diyebilmek. Olani oldugu haliyle gorebilmek icin egonu öldurmene gerek yok. O ego seni bugune kadar koruyan parcandi. Onu da gorup kabullenmen ve icinden kendi hur iradenle cikman gerekiyormus ki o da o eylemsiz bakista anlasiliyormus cancagizim. Bu da baska bir safsata. "Egonu öldurmeden olmuyorsun, olmak icin egonu öldüreceksin, gel beni dinle, ben sana icazet vereyim, sen ben diyorsam onu yap, o zaman o ego ölecek ve sen tekamul edeceksin". Bunlari da duyan kucucuk yastaki kulaklarima, bunlari soyleyenlere, bunlari duymami engellemeyenlere selam olsun!
Ben tam eylemsizlige gecmeye bilincli calisiyordum ki esim hasta oldu. Ben hastaydim bi dakka ya noluyoruz. 40 gun 39 derece atesle yandi. Omrumde ne gordum ne duydum boyle birsey. 4 ay icinde 10 kilo verdi, ardi ardina hastaneye girdi cikti. Her test sonucunda oh diye rahatlamaktan artik rahatlayabilecek bir yeri kalmamisti bedenin lackaya baglamak uzere oldugundan belki de... Benim haftada 2 gun gordugum psikolog hanima hastane civarindaki yeni ve rastgele yuzler eklenmisti. Iki gram calismaya geri donmeye calisirken, tum bunlardan sonra sevimsiz anksiyete misafirime Haziran ayinda nur topu gibi bir de panik atak eklendi. Metrodan kendimi ara durakta sokaga atip kameralar vagondan cikis hizimi gorduler mi acaba diye bakinirken yasadigim caresiz saskinlik. Otobuse binemez, evden disari cikamaz, hayatimda ilk kez aniden gelen donma ataklarini yasarken hissettigim kirilmalari ben ve Tanrim biliyor. Hamdolsun. Gecenlerde eski bir arkadasla konusuyorduk, kendince masumane bir Turk tepkisi verdi ve dedi ki "amann biz artik panik ataklarimiza alistigimiz icin koymuyor tabi". "Yok guzelim dedim, panik atagin alisilabilecek bir yeri yok. Gercekten panik atak yasayan kimse buna alisamaz. O yuzden hic boyle bir cumle soyleme bile, ayip olur" dedim. 10 saniye suren o sessizlik bana da bu arkadasliga da iyi geldi. Kimse alisamaz. Allah kolayligini versin!
Eylul'e vardik. Bir ara ikimizde 100% raporlu, evde, ayni kanepeye ayakli uclu yatarak gunleri gecirdik. Bu arada eylemsizlikle birlikte yururken kendi insanligim, takintilarim, esligim, cocuklugum, kadinligim, ogrenciligim hepsi birer birer masaya yatar oldu. Anksiyete ve panik atak bana final vurusu mental block denilen kavramla yapti. Zihinsel blokaj diye cevirelim. Gectim icinde yasadigim Ingilizce'yi anadilimde tek satir okuyamadigim, herhangi bir tartismayi, iki kisilik konusmayi dinleyemedigim, bir seyi izleyemedigim o unutulmaz gunler. Gururum kirildi diyerek anlattim burada edindigim cok kiymetli bir erkek arkadasima. Ben agladim o bana kafami omzuna bastirarak sarildi. Sessizce, an'i dondurarak. Kafamdaki basinc bir anda sakinlik verdi. Sordugu soru aydinlatti. "Sen solaksin, sol kolunu sana ragmen kesselerdi gururun kirilirdi. Ama zihninin illaki geri gelecegi belli aldigi mola neden kirdi gururunu buraya iyi hissedince bak" dedi. Gurur! Yeni kavram. Takindigim mukemmellik kisvesi bir kez daha balyozlarla yikilirken ne cok seye ne derinden gurur yaptigimla yuzlesirken biraz daha kirildim... Eylul'e varirken bendeki zihinsel blokaj, beni icine soktugu okkali eylemsizlikle ve sayesinde cozulenler ve yuzlesilenlerden sonra yavas yavas bulutlari dagitmaya baslamisti. O gunlerde eski bir dost "ikiniz beraber cakildiniz be yavru herkese boyle birlikte cakilmak nasip olmaz" dedi. Gülünclügünün yaninda hakli bir yani vardi durumun. Herkese boyle partneriyle birlikte cakilmak nasip olmaz. Bundan cikabilmekte nasip olmaz tabi. Buna da hamdolsun.
Ekim, ah o ne Ekim. Unutulmaz Ekim! 2 yillik korona kisitlamalari ve son 9 aylik kismindaki hastalik periyodundan sonra once kayinvalideler geldi onlari atlatamadan hemen gidislerinden sonra annemle babam. Yasananlari bir cocugun anne ve babasi hayattayken onlardan ayrismasi ve buyume rusdunu ispatlamasi olarak ozetleyebiliriz. Annemle babam bizim evimizde 2,5 ay kaldilar. Bizimle ilk kez yasadilar. Beni yetiskin halimde hastaliktan toparlanmaya calisirken, ataklarimi yonetirken, haftada bir kac gun de olsa ise gidip gelirken ilk kez gorduler. Soguk ve karanlik Norvec'in igrenc Kasim ayi bunaltisini evde gecirmenin deneyimine mahzar oldular. Kis günesinin o muazzam sicakligi ve verdigi neseyi bizzat karanligin icinde deneyimlediler günesin pesinden iyi gorebilecekleri yerlere kosarken sari sicagi...
3 gün yattim ailem Ankara'ya dondukten sonra. Gürültüde yasamak diye bir tanimi vardir Ece Temelkuran'in. Canim anne ve babam diger bir cok Türk anne babasi gibi maalesef gürültüde yasiyorlar. Buna yapabilecek bir seyim maalesef yok. Kendi icimde sakin ve sessiz dunyami insa etmek ve ona sahip cikmaktan baska.
Aralik biterken basta da dedigim gibi ölüm gibi bir sey oldu ama kimse ölmedi. Benden baska. Ben tam da tasavvufi manasiyla ölmeden önce öldüm cancagizim. Inandigimi sandigim her sey yerle yeksan oldu. Yazdim ya basta bu defa tum kelimeleri yeniden insa etme mertebesinde yikildi duvarlar. O tanidigin gözlerinin icinden sinirsizca isik cikan kiz cocugu, sana deger verilmemesi gibi bir durum soz konusu degil denen kadin kendi ic labirentindeki derinligi ve kendini ilk kez kesfetti. Gozlerim hala isildiyordur muhtemelen ama artik daha oturakli baktiklari bir gercek. Saclardaki beyazin tutami genisledi. Gozlerimin etrafindaki cizgiler de derinlesti vesselam. Ama güzellestim. Durulastim. Aynaya bakarken gördügüm kadini daha cok begenmeye ve sevmeye basladim. Ben ilk kez kendimi sevmeye basladim cancagizim. Kendini sevmek, kendine saygi gostermek, sefkat gostermek okkali kavramlar, oyle agza pelesenk edilemeyecek kadar kiymetli eylemlermis. Pek de kimsenin bilmedigi... Sen de bilmiyorsan ogren kirilmadan cancagizim. Gardolabimi degistirdim, hayatimdan cikmak isteyen insanlari zorla tutmamaya karar verdim. Hasta oldum evde yatiyorum ornegin su anda. 1 yildir suregelen terapi seanslarinda cesaretimi gordum. Korkularimin üzerine nasilda korkusuzca yürüyebildigimi gordum. En sorulmaz sorulari en buyuk inanclarla sorabildigimi ve alacagim cevaplardan artik korkmadigimi fark ettim. Her bozgunun icinden daha da buyuk bir gucle cikmayi basaracak kadar da guclu, inanilmaz disiplinli oldugumu gordum, bildim, idrak ettim. En buyuk korkularimla yuzlestim. Yuzlesme agir geldi yattim kaldim bir sure. Sonra korkacak biseyler kalmadiginda hayat basladi. Cok sukur.
Cok güzel meditasyonlarda siradan sanilan kelimelerin mertebelerini deneyimledim. Cunku hayatin hic bir bilimin aciklayamayacagi metafizik bir tarafi var. Orada kendimin bilincinde, bedenimin farkinda, son derece yuksek bir bilinc halindeyken sevgi, cosku/sevinc, sakinlik, eminlik neymis gördüm. Kendi sezgilerimin korkusuzca pesinden gider oldum. Kimseye hesap vermeden. Daha once gittigimi saniyordum. Yanilmisim. Sevginin nasil bir disari tasan isiklar huzmesi gibi cogalarak kendini ve indigi her silueti buyuttugunu, sevincin nasil derinlere ine ine iyilestirdigini izledim. O arayipta bir turlu bulamadigimiz Özgürlük mesela, kendini tüm iyi hallerin ve tüm gölgenle kabul edip kucakladiginda deneyimlemeye basladigin o halde sakliymis. Niye biliyor musun? Kendini her cephenle kucaklayip kabul ettiginde Sen ve Ben artik ayrilmiyoruz. Sen kendini ne saklamak, ne bastirmak, ne de baskalarinin kaliplarina uydurmak zorunda hissetmedikce kendini de baskalarini da yargilamiyorsun. Yargi dindikce an'da kalmak kolaylasiyor. Acidan kacma egilimi bitince aciyor deyip huzursuzlugunla oturuyorsun. Sakince. Sakinlestikce o sakinlik icinde derinlesiyor. Iceriye buyuyor sakinlik gece ormani sakinligi ve gece ormani karanliginda ya da benim sectigim kelimeyle nocturnal bir sakinlik olarak damarlarina yayiliyor. Orada iste hicbirseyken ve hicbirseyin yokken emin oluyorsun varligina. Orada deneyimledigin Özgürlügü sana hic bir kadin, hic bir erkek, hic bir ask, hic bir esya, adinin onune ilistirilmis hic bir titr, hic bir adrenalin, hic bir kacis veremiyor. O sakin, nocturnal hiclikte emin oluyorsun. Ben eminligin kendisiyim! Ben Özgürlügüm , ben Özgürüm idrakine geliyorsun. Bu idrake kolaylikla gel isterim, SEN bil isterim cancagizim.
Bu gece tüm bu yaziya spotify'in 'Cem Adrian budur' listesi eslik etti. Ama ben yine de bu yaziyi icine nice guzel aniyi sakladigim Bard's Song ile bitiriyorum.
.....
Now you all know the bards and their songs
When hours have gone by, I'll close my eyes
In a world far away we may meet again
But now hear my song about the dawn of the night
Let's sing the bard's song
Tomorrow will take us away far from home
No one will ever know our names
But the bards' songs will remain
Tomorrow will take it away the fear of today
It will be gone due to our magic songs
.....
Bu yaziyi su anda konusmayi istedigim tek bir kisiye anlatmak icin yazdigimi simdi fark ediyorum. Sabaha kadar raki icip, muzik dinleyip soyleyip, aglayip sarilip devam edip, ama sandalyede tuneyip ama koltukta yanyana konusalim konusalim istedigim tek bir kisiye... tum tabulara inat ama hayalimizde ama oldugu yerde geldigi haliyle... Beni affet bu gece. Ben kendimi affettim sen de affet...