7 Ekim 2008 Salı

Çığlık

Hiç dinlediniz mi siz bir kadın çığlığının söylediklerini, haykırdıklarını.

Veyahut şöyle soralım; hiç dinlemeye cesaret edebildiniz mi, duyduklarınıza karşı dayanma gücünüz yeterli olabilecek miydi ?

Düşündünüz mü hiç; niye Anadolu’mun kadınları zılgıt atar acısını azaltmak için. Niye feryat vardır kültürümüzde. Niye rock şarkıcılarında bile çığlık atmanın iyisi kötüsü tartışılır. Şöyle bir gözünüzü kapadınız mı, yüreğinden gelen şarkıyı hıçkırarak söyleyen bir kadının yanında. Gördükleriniz, göremediklerinizin tırnağı bile olamazken; sadece ama sadece dinlemeyi bilebildiniz mi ağlayarak, bağırarak, çığlık atarak ve hatta susarak kimi zaman; derdini anlatmaya çabalayan bir kadını.

Cevaplar sizin! Ben sadece neden bir kadın olarak ağlamayı ve hatta bağırmayı çok sevdiğimi anlamaya çalışıyorum tüm hemcinslerimin yarattığı etkiyide göz önüne alarak.

Kadının çığlığı çok büyük bir mesajı taşır aslında içerisinde. Anladığınızda, duyduğunuzda veya farkına vardığınızda diyelim; şöyle bir olan biteni sorgulatır size. Yaşananları, duyguları, kırgınlıkları ve hatta pişmanlıkları, aşkları ve uzaklaşmaları. Bir damla yaş gelir kadının gözünden. Çünkü çığlık bir araçtır. Zılgıt bir ses kümesidir yürekte kabaranları dışarı vuran. Kelimeler yetmez artık anlatmaya içeride birikip bedeni boğan hisleri. Bir şarkıdaki eşlikte, hüzüne karışmış bir haberdeki sessizlikte, ve zaman zaman kavgada ortaya çıkan bağırtıda aniden,ki kontrolsüz çıkıvermiştir, hep istenen, aslında duyulmaktır. Duyulmak, dinlenmek ve anlaşılabilmek. Kabul edilmeyi, benimsenmeyi, sevgiyi, saygı duymayı, bir çiçek kimi zaman, bir çocuk istendiğinde gibi olmayı ve yaşamın yükünü, yaşanmışlığın kalıntılarını, paylaşılmak istenen pişmanlıkları, yüreğe hapsedilmiş söylenmemiş sözleri saklar, ruhundaki inceliği sakladığı gibi kadın, çığlığında....

Yalnızca gözünün içine korkusuzca bakabilecek, çığlığa ihtiyaç duymadan kendisini duyabilecek birini ister kadın ve sunar ona yaşamının gizlerini tereddüt etmeden, korkusuzca, başı yukarıda! Beklemez; dinlendiğini, sevildiğini bildikçe. Korkmaz, saklamaz kendini kalkan yaptığı bedeninin içerisinde. İnançları ile beraber artık sığındığı fiziksel bir limanı da vardır hayatını güzel kılan. Çığlık atmaz artık, gülümser, hüzün yoktur gözlerinde. Çünkü sevgi vardır kalbinde, ürkmez, güçlüdür kabul edilmiş ve anlaşılmıştır. Ağlar ama gene kadın, bu kez de sevinçten...

Bir kez cesaret ettiniz mi çığlık atan bir kadını anlamaya, çok şey kazanmış ve kazandırmış olursunuz aslında yaşama. Hep dilimizde değil midir “paylaştıkça artan duygular”, hani neredeler şimdi ?...

Not: Melih Kibar’ın mesaj şarkısı eşliğinde yazılmıştır ve bu şarkının eşliğinde okunması şiddetle tavsiye edilir.. :)

Hiç yorum yok: