26 Şubat 2012 Pazar

Söz

Kendime söz verdim seni bir daha yazmayacağım diye.
Yine kendimi çiğniyorum, yine ve yeniden..
Daha çok yapacağım bunu.
- bu arada iç ses "hey yıllar yenilmedim size, hatalarım hep aynı" diye şarkı söyler-
İşin en sindirilemeyen tarafı ne biliyor musun; sen ne herkes gibisin, ne de hiçbir şeysin.
Hiçbir şey yapmadığın için kızılamayan, ümit verdiğin için acıtan
ve en kötüsü ise, o yeşile çalan gözlerindeki ışıkla yok edensin...
Bugün eski bir dosta senle ilgili "yapmasam iyi olur" dediğim bir eylemi anlattım.
"Bana bir şey söyle, yapmamalıyım değil mi" dedim.
Evet, söyledi gerekli şeyleri...
Peki ben ne diyebildim dersin... "haklısın, sonuçta o Dünya'daki tek adam değil, değil mi?"
İşte o an cız etti içim. Gördü arkadaşım o yanışı...
"Yapma" dedi. "Siktir et" dedim...
O ana değin halbuki bu mısralardı duygularıma tercüman:


Büsbütün unuttum seni eminim.
Maziye karıştı şimdi yeminim.
Kalbimde senin için yok bile kinim.
Bence sen de şimdi herkes gibisin.   Nazım


Halbuki şimdi, ben herkes gibiyim. 
Kırılmış egosunu onaramayan bir kadın 
yahut kaçamayan ve kıvranan ters dönmüş bir hamam böceği misali yazık bir insan evladı...


Tam o an... O en kırık anda, "Bir daha asla kimseye bu denli hızlı güvenme" dedi..
ve "bir daha asla tepsiyle sunma o kıymetli kalbini tanımadığın adamlara, bırak almayı bilsinler gerçekten istiyorlarsa", diye ekledi.. 
Ne yüzüm gülümseyebildi, ne egom yerine geldi, üstüne üstlük hepten bastı gerçeklik üzerime, 
ama, 
tek başınalığı bir nebze iyileştirdi..


Hoşgeldin Zerdüşt, yine uzun zaman olmuştu görüşmeyeli... 

Hiç yorum yok: