4 Aralık 2011 Pazar

İçimdeki Ses

İçimdeki sesleri dışarı çıkaramıyorum!
Derimi yırtıp dışarı çıkacak ve biriktirdiği her şeyi bir çırpıda söyleyiverecek gibi...
Çığlık çığlığa ve etkisi güçlü bir senfoni içimdeki.
N'oluyor anlayamıyorum.
Merak edilesi, keyifli ve anlaşılmaz...
Korku mu üzerime saldığı? Hayır!
Merak, herkesin ve tüm bilinenlerin ötesinde bir merak.
Konuşamıyorum, kelimelerim yetmiyor. Sessiz kalışlarım o yüzden...
Sevgim taşıyor gibi, peki bu sevgi mi fazla gelen?
Bilmiyorum, gerçekten bilemiyorum...
Bugün tam da tüm bu taşmaya yüz tutmuş yoğunluğumu düşünürken,
kalabalıkların ortasında 3.5 kişi gördüm.
Sessiz bir muhabbeti sürdüren 3 yetişkin ve arabasından farklı bir sessizlik ve merakla onları izleyen bir bebek.
Lâl bir çiftin, hatta böylesine özel bir ailenin çocuğu olmak nasıl bir şey acaba?
Sessizliğin sükûneti insanı an gelip de boğarsa,
nasıl sürdürülür hayat, çıkarılamayan seslere duyulan öfkeyle, hiç düşündük mü boş bir anımızda...
Sevgiyi yalnızca sözcükler mi gösteriyordu peki bunca yıldır, hani insanlığın başlangıcından bu yana?
Dil icat olup da gönülleri kırmadan önce;
gözler ve eller yeterli gelmiyor muydu sevgiyi anlatmaya?
Kokuları hiç karıştırmıyorum bile, çoktan unuttuk sevdiklerimizin kokuları içimize doldurmayı koşulsuzca ve sorgusuzca...
Koklayamadık birbirimizi; "dil"in yaratacağı şuursuz ve yalan, hatta sanal duygulardan çekindik ve bilemedik sevginin en pür hallerinden birini kokularla taşınan...
Kelimelerin soğuk koridorlarına ne zaman bu denli mahkum edildik sevgiyi anlatmak için?
O bebeğin sessizlikte bulmayı becerdiği sonsuz sevgiyi, güveni ve huzuru,
Ey AŞK! geldiğinde çıkaramadığım kelimelerimden aktarabilecek misin?
Biliyorum yakındır geliş vaktin, hissediyorum...
Peki bana unuttuğum tüm o dil cambazlıklarını hatırlatmayı başarabilecek misin?
Gönül kırdırtmadan, yara açtırmadan ve beni acıtmadan...
Çığlık çığlığa ve etkisi güçlü bir senfoni içimdeki.
N'oluyor anlayamıyorum, anlayamıyorum elimde değil...

Hiç yorum yok: