15 Aralık 2011 Perşembe

Sorgu

Bilimsel bilgi birikimim konusunda değil bu düşüncelerim. 
Peki ya hayata dair bildiklerim...
Bizzat yaşadıklarımla biriktirdiklerim ve 
tüm o gözlemlerim-günlerce ve gecelerce üzerine düşündüğüm tüm insanlık halleri... 
Ya hepsi bir anlık yanlış farkındalık an'ının sanal oluşumlarıysa... 
Gerçeklik neresindeydi hayatın, ne zaman emin olabildik ki? 
Gerçeklik, egonun yarattığı mükemmel düzenlenmiş bir "sahte hayatın" süslü ismi değil miydi? 
Mutluluk, zorunda bırakıldığımız doğallıktan yoksun bir çırpınış, 
huzur ise anlamını bir türlü bilemediğimiz karışık bir kavram,
kaos hep korktuğumuz doğal sürecin ta kendisi değil miydi? 
Kadınlık mesela, bu mükemmel gerçek dizaynında, "mükemmel beden" ile özdeş, 
Erkeklik ise nedeni sorgulanmayan içi boş kıskançlık, gövde gösterisi ve şiddet ile birleştirilmemiş miydi? 
İnsan olmak ne demekti? 
İnsan gibi yaşamak.. Neydi erdemlerimiz, öğrenmiş olmamız beklenen ?
Sadakat, doğal sürecin getirdiği çok eşliliği, hangi sanal olmayan düzende yeniyordu?
Gerçek, benim deney setimin sonuçlarının ötesine geçebilmiş miydi?
Neydi gerçek? 
Hangi mutluluk anı sonsuza dek sürüyordu ve mutluluğun tanımını kim yapmaya cüret ediyordu?
Kafam karışık biraz... 
Kafam karışık bu ara... 
Oturup düşünmeye bile fırsat bulamadığım şu aralar, sosyal belleğim bildiklerini ve biriktirdiklerini  sorgulamakta. Bilimsel bilincim ise elektrik hattını her an daha fazla arttırmaya çabalamakta...
Karışık kafam biraz. 
Sanal olması çok muhtemel, bu kısır ve kısıtlı sistemin yarattığı sözde mükemmel düzenin tam ortasında, 
ruhum,
mutluluk denilen boş duygunun çok ötesinde, bir sevinç bahçesi yaratmaya çabalamakta...
Karışık düşüncelerim ve çalıştıkça açılan zihnim, araladığı perdelerin sebebini, kıvılcım saçan elektrik hatlarına bağlamakta... Yani karışıklıktan ve sorgulardan fazlasıyla keyif alır durumda. 
Demem o ki, senin mutluluk sandığın, koca bir sanrı, ortasına seni, bizzat seni hapsettiği
ve yok mu o gerçeklik diye direttiğin şu harika düzen;
uğruna şeytanın avukatlığına soyunduğun o renkli düzen, aslında gözünü boyamak dışında,
bir boka yaramamakta... 
Üzgünüm dostum, karamsarlık değil benimkisi, 
alenen GERÇEK, inat etsen de, kabul etsen de, işte bu, GERÇEK-liğin ta kendisi!

Hiç yorum yok: