29 Şubat 2012 Çarşamba

I'm so glad to have them #1

Merak etme diye, biz hiç bir durum ve koşulda uzaklaşmayız bil diye diye ;)
:* 
Mujk :)

27 Şubat 2012 Pazartesi

Deniz

İyi ki doğdun Deniz.. Geçmiş'te kalmadığın nice yaşlarını gönlümüzde kutluyor olacaksın...
Sen hiç ölmedin, öldürülemedin ve içimizdesin Deniz Gezmiş...
İ
 Y
    İ
ki
D
 O
   Ğ 
     D
       U
         N......


Hani yani

Aslında iyiyim.
Evet iyiyim. Kötüyüm demek biraz ayıp olur.
Evet çok param yok. Yakın geleceğim biraz belirsiz - yani hayatımı planlayamıyorum.
Biraz huzursuzum, endişeli ve kaygılı yani... Sürekli bir ne olacak nasıl olacak diye sorgulama hali.
Ciddi bir boşluktayım.. Yaprak misali sürüklenmeye açık - işte bu da, beni biraz depresif yapıyor...
Ama iyiyim.
Yani biri sorsa diyeceğim cevap bu, gülümseyeceğim ve "iyiyim" diyeceğim...
Ama bu iyilik hali,
ne yazık ki, farklı zamanlarda kalbimi ve egomu acıtmayı başarmış birkaç 'sen' i zırt diye affedebilmemi sağlamıyor.
Yahut, şu ara omuzlarıma binen stres ve yüklerin ortasında kaybolmamaya çalışırken, duygusal olarak yıpranmış olmamı değiştirmiyor.
Asosyalleşmişliğimi, oturduğum yerde çalışmaktan kilo almışlığımı, yeni bir aşka duyduğum özlemi, ya da içinde bulunduğum bedenen yorgunluğu "iyiyim" demek şıp diye uzaklaştırmıyor...
Hani yani, beni, yalnızca buradan okuyanların, 'ölümcül durumda', takıntılı ya da birilerini unutamamış zannetmelerini ve
beni yalnızca yüz yüze görüp konuşanların,  içimdeki karmaşadan zerre haberlerinin olmamasını
değiştirmediği gibi...

Demem o ki okuyucu... Senin sandığın gibi yürümüyor hayat bazılarımız için... bilmem anlatabildim mi???

26 Şubat 2012 Pazar

Söz

Kendime söz verdim seni bir daha yazmayacağım diye.
Yine kendimi çiğniyorum, yine ve yeniden..
Daha çok yapacağım bunu.
- bu arada iç ses "hey yıllar yenilmedim size, hatalarım hep aynı" diye şarkı söyler-
İşin en sindirilemeyen tarafı ne biliyor musun; sen ne herkes gibisin, ne de hiçbir şeysin.
Hiçbir şey yapmadığın için kızılamayan, ümit verdiğin için acıtan
ve en kötüsü ise, o yeşile çalan gözlerindeki ışıkla yok edensin...
Bugün eski bir dosta senle ilgili "yapmasam iyi olur" dediğim bir eylemi anlattım.
"Bana bir şey söyle, yapmamalıyım değil mi" dedim.
Evet, söyledi gerekli şeyleri...
Peki ben ne diyebildim dersin... "haklısın, sonuçta o Dünya'daki tek adam değil, değil mi?"
İşte o an cız etti içim. Gördü arkadaşım o yanışı...
"Yapma" dedi. "Siktir et" dedim...
O ana değin halbuki bu mısralardı duygularıma tercüman:


Büsbütün unuttum seni eminim.
Maziye karıştı şimdi yeminim.
Kalbimde senin için yok bile kinim.
Bence sen de şimdi herkes gibisin.   Nazım


Halbuki şimdi, ben herkes gibiyim. 
Kırılmış egosunu onaramayan bir kadın 
yahut kaçamayan ve kıvranan ters dönmüş bir hamam böceği misali yazık bir insan evladı...


Tam o an... O en kırık anda, "Bir daha asla kimseye bu denli hızlı güvenme" dedi..
ve "bir daha asla tepsiyle sunma o kıymetli kalbini tanımadığın adamlara, bırak almayı bilsinler gerçekten istiyorlarsa", diye ekledi.. 
Ne yüzüm gülümseyebildi, ne egom yerine geldi, üstüne üstlük hepten bastı gerçeklik üzerime, 
ama, 
tek başınalığı bir nebze iyileştirdi..


Hoşgeldin Zerdüşt, yine uzun zaman olmuştu görüşmeyeli... 

Seçmece

Anlatamıyorum
Ağlasam sesimi duyar mısınız,  
Mısralarımda; 
Dokunabilir misiniz, 
Gözyaşlarıma, ellerinizle?  
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, 
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu 
Bu derde düşmeden önce.  
Bir yer var, biliyorum; 
Her şeyi söylemek mümkün; 
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; 
Anlatamıyorum.  
Orhan Veli

Irreversible rxn

İnsanoğlunun büyük bir çoğunluğuna karşı reaktifim dostum...
Öyle ki geri dönüşsüz bir reaksiyon yani..
Ne yapabileceğime dair ise inan zerre fikrim yok...

23 Şubat 2012 Perşembe

İyi Gelir

Hatasız kul olmaz,
hatamla sev beni...

Kaybettim kendimi, ne olur bul beni,
Yoruldum halim yok, sen gel de al beni...

Feryada gücüm yok, feryatsız duy beni.
Sevenlerin aşkına ne olur sev beni...


Orhan Abi'nin benim için en baba şarkısıdır Hatasız Kul Olmaz...
Böyle bir isyan, böyle bir teslimiyet ve böyle bir sorgulama, hele ki bir erkeğin elinden, gönlünden çıkması, başka türlü vurur beni..
Sabahlara kadar rakı içip dinlemişliğim, çok kez söylemeye çalışmışlığım ve yarı yolda kaseti takmışlığım, hep bu şarkı yüzünden walkman'de geri sar tuşunu bozmuşluğum vardır, anılarda yerini almıştır.
Her Orhan Abi şarkısında arada kulağımıza kaçan ince bir Jazz ritmi de vardır ki, ona ayrıca dikkatinizi çekmek isterim..
Hatasız Kul Olmaz bir başkadır.
Ne Batsın Bu Dünya'dır, ne Hor Görme Garibi'dir, ne de Bir Teselli Ver'dir.
Hatasız Kul Olmaz hem çok gerçektir, hem Allah'ına değin damar...
Hatasız kul olmayacağının ve af dilemenin en üst mertebesinin resmi geçitidir.

Sözünde sitem var, kalpte mi, dilde mi? ise sanırım sözün bittiği yerdir...
Keyifli dinlemeler olsun ;)

19 Şubat 2012 Pazar

DELİ KUŞ

Deli Kuş'un dedikleri bir bir aklımda,
Bana bir şal almışsın Salı Pazarı'ndan,
Gözlerime pek yakışırmış.
Gözlerinin aradığı yalnız ben olayım...


Deli Kuş'la sohbet ettik bu sabah havadan sudan.
Bana senden gözlerinden söz etti hiç durmadan,
Biraz susup yüreğini dinledim, hüzün sarmış, sevdim okşadım,
fısıldadım, usulca okşadım, fısıldadım, sevdim okşadım...

18 Şubat 2012 Cumartesi

Telefon

Sonunda aradım seni bugün...
Sesini duydum. Gerekli bir sebebim vardı.
...............Aramak için yani...............
Neyse, aradım seni.
3-5 dakika ya konuştuk ya konuşmadık.
Yine o kadar zaman geçmiş, derdest ettin kapattın telefonu. Beni sonra arayabilirdin kusura bakma diye ama yok. Yapmazsın sen!
Rahatladım,
niye diyeceksin;
ne kadar öküz olduğunu bir daha hatırladım aklım kalmadı...
Tamam o zaman.
Sıradakine geçebiliriz.
Buyrun, sıradakiiiii?

16 Şubat 2012 Perşembe

Don Kişot'a..

Söyleyemem muhtemelen bunları yüzüne...
Her şeyi konuşuyoruz biz aslında seninle böyle bir problemimiz yok ama sanıyorum buraya yazıklarımı öyle gümbür gümbür söyleyemem yüzüne... Utanırım galiba..
İlginç, hala utanıyorum ne güzel... Demek ki yitirmemişim henüz tüm ar damarımı...
Önce iyi ki doğdun! Bak vallahi.. İyi ki doğdun cidden.
Sen doğmamış olsaydın, ben belki yaşamımın sonuna dek, herhangi birinin beni tam olarak anladığından emin olmadan, kendimi bi'çare bir tek başınalıkla yaşıyor halde bulacaktım.
Haddinden fazla benzeyen ve haddinden fazla ayrık iki insan.
....ve tahammül sınırlarını zorlayan bir anlaşamama hali çoğu zaman..
olsun ama ben seni çok seviyorum. Sen bunu anlamıyorsun.  Anlayamıyorsun belki yahut anlamıyormuş taklidi yapıyorsun.
Neyse ben hep O "iyi ki var"lardan diyorum. Muhtemelen hep diyeceğim.
Sana bir şey olmasın (çok üzülürüm çünkü yine inanmasanda) ve korusun Tanrı hep seni, sana inat yani..
Sen benim kıymetli'lerimden, yaşamımdaki iz'lerden ve ben var oldukça nam-ı yürüyeceklerdensin..
                                    Yazılarımda, sözlerimde ve anlattığım hikayelerimde..
İyi ki doğdun canım Don Kişot'um.. nice güzel yaşlarına olsun..
Yollar hep karanlık değil, eğer yeterince uzağa gidersen yılmadan, hayaller de gerçek olur belki kimbilir...
Müzik yaptığın, hayal ettiğin, keyif aldığın, huzur bulduğun ve daha çok izler bıraktığın nice güzel yıllara...
Şarap misali geçsin 30'lar.. ;)

Fena

Duygusalım anasını satayım....
Fena, çok fena...
Neyse bu saçma girişten sonra bugüne ve duygusal yoğunluğuma geri dönelim...
Artık çok çalışmaktan mı, geceleri uyumuyor olmaktan mı bilmem ama ruh halim bir garip.
Hızlı değişimler yaşıyorum hislerimde. Ani iniş çıkışlar. Kahkahalarla içtenlikle gülerken bir anda durgunlaşıyorum. Duraksıyor ve kararsız kalıyorum.
Mutlu muyum, yoksa huzurlu, yahut ... bilemiyorum...
Hep bir karmaşa. Hep bir içe dönüş.
Her iniş anında başka bir şarkı geliyor aklıma... Bir kimsenin söylediği herhangi bir söz bana onlarca kelimelik bir yazı çağırıştırıyor o anda...
Bugün yine aynı şey oldu.. gülüyorduk hep beraber... Keyifliydi birlikte olduğum kişiler ve öncesinde çok özel bir arkadaşa sahip olduğumu anımsatmıştı bana yaşananlar..
O'nu yazacağım. İçimi coşturanları dizginlediğim an yazacağım damla misali etkileyici yaşanmış bir yaşamı..
İşte bütün bu pozitif ve sevimli konjonktüre rağmen ben bir anda aşağı inen ruhumu anlayamıyordum.
Birisi bir anda "çık güneş hadi" dedi, öteki ardından "bulut geçti" dedi..
Benim içim şarkı söyledi...
"bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende.."
....

14 Şubat 2012 Salı

14 Şubat :)

Kutlamalar, hediyeler, kırmızı, bık bık, bok püsür.. Hepsi kapitalist düzenin "daha çok al, daha çok al" diretişleri..
Kutlanmalı yoksa Sevgililer Günü,
tüm gün herkes birbirini kutlamalı, sevgi saçılmalı ortalığa üzerini örtercesine tüm bu karanlığın...
Sarılmalı insanlar birbirine, öpmeli birbirini, kokusunu duymalı karşılıklı...
Sevgili olmaya gerek yok. Sevildiğini ve sevebildiğini bilmeli insanlar...
Hediyesiz, gülümseyerek, yürekten "seviyorum seni" diyerek sevgisini dile getirmeli insanlar.
Hediye almaların gölgesinde, düzenin gerzek oyunlarına alet olarak sevgiyi ikinci plana atmanın manası yok!
Kutladık işte bugün bu güzel günü... Birbirimize sarıldık.
Güzel yemekler yaptık ve yedik. Telefon ettik uzaktakilere..
Koyun olma dostum, düzenin seni yönetmesine izin verme...
Sev doyana kadar, ruhun ve bedenin alabildiğince...
Sev dostum sevebilme yetisine sahip olduğun için şükrederek...
Kutlu olsun güzel günün insan kardeşim, sevgi'ye sahip çık diye...

13 Şubat 2012 Pazartesi

Ah seni...

Seni özledi, gözlerim, sözlerim, öfkelenmelerim ve iç geçirişlerim...
Seni özledim ve senle ilişkili olarak kaydettiğim ellerini, sesini, uzak bakışlarını ve kaygılı gözlerini...
Senli bu ara gecelerimi süsleyen rüyalar ve elimin gittiği her telefon....
Seni hep bir arayasım var kendimi geri tuttuğum..
Çocuksu bir şımarıklıkla gelsene, bi acı kahve içelim diyesim var ya da çay daha güzel olur diye ekleyesim...
Senin yanında duyduğum güvene kendimi saklayasım var...
Ah seni.. Seni bir çağırasım var...
Büyümüşüm, ne elimi attığım telefonu edebiliyor, ne seni çağırmaya cüret edebiliyor ne de seni hop diye beynimden uzaklaştırabiliyorum...
ve inanır mısın hayatımdaki hangi güzel adam tam olarak sen'sin ona da bir türlü karar veremiyorum?
Sahi ya, ben kimi özlüyorum?

Yoksa ben...
Neyse boşver. Nasılsa, okuyan yahut okumayan herkes biraz sensin ya da ben...

Ve şişmiş egolarıyla kendi üzerine alınan onlarca beden yine sessizlikte kalacak olan...
Bir de bıkkın ben...

9 Şubat 2012 Perşembe

Bir ara yazılacaklar

Buraya yazayım ki bana sorumluluk olsun.. Biraz sakinlediğinde işlerim yazacağım... 
- Arkadaşımın filmleri (evet değişik ve özel arkadaşlarım var) 
- Berlin in Berlin (yazacaktım gördüğüm ve duyduğum Berlin'i fırsat olmadı) 
- Dostlarım.. (onlara bir yazı yazmak gerek vaktidir)
- Annem ve Babam'a... Öyle bir süreçteyim ki, öyle güçlü yanımdalar ki... 
- Karagözlüm ve Rblim e de bir yazı gelecek yakındır... 
- 25.yaş yazısı ! - Mühim olmalı 

Sanırım şimdilik bu kadar... 

8 Şubat 2012 Çarşamba

Music beyond of all...

Music. Music is the amazing way of expressing the feelings that can't ever describe them with words...
"Cloud of unknowing" is just the phrase of my life for a while.
All this uncertainities give a deep sorrow and sometimes, somehow a little hope of belief to everything be allright...
Pretty much sorrow, indeed...
"Cloud of unknowing" is a kind of masterpiece for me to let all the emotions be true that I have in my heart in a wordless 5:23 min.

Music is absolutely enchanted thing...

6 Şubat 2012 Pazartesi

Kaldır Kadehini Dostum


Ölüme!
Çünkü, ölüm de şereflendirilmesi gerekli bir müessesedir ve hatta özgürlüğün gerçek anlamı çoğu zaman.
Kaldır kadehini dostum, ölüme!
Çünkü ölüm, içerdiği her anlam boyutunda yeniden başlamak demektir...

Kaldır kadehini dostum, yapılmış en mükemmel filmlerden birine ve üretilmiş böylesi bir ölüm şarkısına...



Unutma dostum, "fish doesn't think cuz fish knows everything"....
Are you a fish? 

Blues


Listen and believe me brother,
believe that the blues makes you couple in nights...
Close your eyes and feel the notes of the piano shoots in black and white...

Çok

bunalıyorum dostum ya... Çok bunalıyorum...
Çok sıkılıyorummmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm!
Her şeyi siktir edesim var.. ki ağız dolusu bağırarak söylüyorum bunu. Duy yani sesimi okurken...
Bu gitmek ve kalmak belirsizliği feci... yanında bir türlü bitiremediğim tez! Çok fena. Çok...

ÖZET


Özel adam Onur Ünlü'nün, Güneşin Oğlu filminde, Haluk Bilginer'in performansıyla tamamladığı, absürdlüğe duyulan isyanın 47 saniyelik tercümesidir bu şiir...

Duygusal durumu birebir örtüşmek suretiyle tamamlar...
..................çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen..........................................

Boşluk

Doldurulmalı.
Yeniden yaratılmalı.
Kabul edilmeli ve aynı anda yok sayılmalı.
Boşluk, boş kağıda karalanan şiire malzeme olmalı,
ve yanında rakı sofrasında geyiğe meyledilen meze...
Boşluk, üzerine böylesine boktan bir çaresizlikte yazı yazdırmalı.
Hepsinden öte, en dolu zamanların sıkıştırılmışlık yaratan ruh hallerinde,
kaçılmak istenen sahra olmalı...
-meli ve -malı ların gölgesinde,
boşluk,
aşka duyulan özlem(e)lerin maskesi olarak durduk yere insanı vurmamalı!...
bak yine zorunluluk..
boşluk işte, bir nev-i susuzluk, bir huzursuzluk hali...