30 Eylül 2011 Cuma

TrajiKomik

Kimliğini belirleyememiş onlarca suret
sıkıştıkları bedenleri esnetememiş onlarca ruh
büyüyemeyen ve hep çocuk kalan kadınlar,
yenilgiyi kabul edememiş erkekler,
saçımda artan beyazlar ve giden ve dönmeyecek olan tüm göçmüşlere olan özlemim,
toleranslarım azalıyor hissediyorum.
Her geçen gün,
her geçen dakika daha falza batıyor saçmalıklar,
densizlikler, anlamsızlıklar gözüme, sözüme....
yakasım var dünyayı bu ara..
bir öfke hali.
Hayırdır işallah.
Bre çerkez kızı iyi gelmez sana öfkelenmek bilmez misin?
Sen şarkı söyle içinden sakince;
"...I set fire to the rain/watched it pour as I touched your face/Let it burn while I cry/Cause I heard it screaming out it your name, your name..."
Bırak bunları...
Ağlamak lazım deli gönül, hıçkıra hıçkıra, gümbür gümbür
tüm bıkkınlıkları, tüm öfkeleri, tüm isyanları ve tüm aşk kırıntılarını atarcasına
selden hallice ve ıslatırcasına yatağı yorganı
ağlamak lazım,
ağlamak,
zehri atmak ve arınmak lazım,
gelecek günler ve getirecekleri için...

29 Eylül 2011 Perşembe

Aylin Aslım-Aşk geri gelir

Söz biter, müzikle birleşmiş bir özetin karşısında....

"Ölümden sonra hayat var gördüm, kaç kere öldüm.
Kalbini mi kırmış, kim kırmış, ne yapmışsa unut,
Geçmişi bırak, yoluna bak, her şey yenilenir,
Hayat geri gelir,
Arkadaşlar geri gelir,
Ahhh, ahhhhh, aşk geri gelir..."

İyimser Gülücük

Kızlar şaşırttılar bugün beni...
"Geçmediğini biliyordum", "fark ettim, sustum o yüzden", "yapma böyle şeyler" vb...
Tüm bu cümleler havada uçuşurken aslında beni nasıl da içten içe düşündüklerini, gözümden duygu durumumu anlamaya çalıştıklarını ve nasıl da kendimi kamufle ettiğimi anladım.
Aslında tam bilemesem de düşündüklerini, sanımca içlerinde büyüttükleri gibi değildi durum.
Geceleri yatağımda ıslanan gözlerimi yorganımla silmiyor ya da çıkarmadığım hıçkırıklarda acımı yutmuyordum ama ne de olsa "işte bu" dedikten sonra bir anda yolunu şaşırmış bir çocuk şaşkınlığını, tedirginliğini yaşamak da o kadar absürd olmamalı, anlamsız sayılmamalıydı değil mi ama?
Bugün ona dair bir şeyler daha öğrendim. Kaşındım, ben sordum. Dayanamadım.
Öğrenmeseydim iyiydi. Hatırlatmasaydım kendime.
Bir kova kadını olarak acıya mı meyilliyiz henüz tam çözemedim.
Merak ettiklerimiz, bizi peşinden sürükleyebilecek kadar zeki olanlar ve charming efekti yüksek arkadaşlar ilgi alanımız içinde tabii ama, böyle başka arkadaşlara odaklanmaktansa;
henüz tam küllenmemiş bir duvara çarpma ve şoklanmanın acısını, hem de çok yakın geçmişi yani zorla körüklemek, biraz anlamsız oldu tabi.
Neyse...
O'nun adını öğrenmek. Bilmek ve duymak sesinin olası tınısını içselden. Enerji merkezlerinde bir dağınıklık hali.
Bir kez daha anlamak, sana hiç ....... diyemeyecek olmayı.
Seni bilememek tam olarak,
sana açamamak kendimi tam olarak,
seni "biz"in içinde yaşayamamak.
Bunların hepsini bir çırpıda 3 dakika kabul etmiş olmak.
Seni hayallerin içerisinde beklediğini sanarken bilmek bittiğini bu hikayenin hem de başlamadan.
Kızamamak, öfke saçamamak.
Suçlu bulamamak. Ama bir suçlu bulmak için yanıp tutuşmak.
Yaradan'ın espri anlayışına alkış tutmak !!!
Neyse ne.
Biraz daha zaman lazım bana. Senin yarattığın çarpma etkisinden kurtulmak için.
Sarsıcı, unutulmayacak ve acı veren, yani yorucu bu deneyimi...
Ağlamıyorum ve içeri akıtmıyorum göz yaşlarımı.
Soğukkanlı karşılıyorum yaşamımdaki her olaya verdiğim soğukkanlı gerçekçi tepkiler gibi.
Yazılarımsa duygusal dünyamın buhranları. İz düşümleri gönlümü normalden farklı hareket ettiren tüm duyguların.
Yani beni tanımak için hiç bir fırsatın yok senin de ne acı.
Ne okuyorsun beni, ne duyuyor, ne de görüyorsun.
Hepsinden öte ne senin beni, ne benim seni,
artık "yaşamak" için bir şansımız yok...
İşte hepsinden öte bu biraz can yakıyor.

28 Eylül 2011 Çarşamba

Bu sese kulak verin!

Hangimiz bu kadar cesur olduk, bu kadar içten, bu kadar güçlü?
Hangimiz bu kadar "Vatandaş" olabildik sorarım size?

Bu sese kulak verin!

27 Eylül 2011 Salı

İsyan

Ateşböceklerimi verin bana,
kelebeklerimi getirin.
Yusufçuklarım vardı benim göllerin üzerinde uçan,
ve kartallarım vardı çığlıkları ile gökleri delen.
Derelerimi geri verin bana,
yemyeşil ormanlarımı getirin.
Denizlerimden çekin kana bulanmış ellerinizi.
Balıklarıma radyasyon yedirmeyin.
Değmesin aşklara kalkan olmuş dağlarıma hırs bürümüş gözleriniz.
Topraklarıma dokunmasın emek bilmez, vefa bilmez ve rant uğrunda kavrulmuş ruhlarınız...
Söz vermiştim kendime ben, çocuklarıma gördüğüm tüm güzellikleri bir bir göstereceğim diye...
Çocuklarıma verdiğim sözleri getirin bana,
sizi yakamadığım için,
sayenizde tutamadığım ve tutamayacağım o sözleri yakacağım....

24 Eylül 2011 Cumartesi

Hiç

Hiç bir şey yazasım yok iyi mi?
Hiç bir şey ama...
Harbi çok ilginç. Halbuki dün gece uykudan ölürken ne çok şey yazmak istiyordum ve uyku yüzünden yazamamıştım.
Noldu ki böyle?
Noldu ki?

21 Eylül 2011 Çarşamba

Jamie Woon - Night Air (Official Video) HD

Aaaaaa! En amiyane tabiriyle resmen manyak oldum şarkıyı dinlemekten.
.. In the night air, in the night air....
Belki de bu ara hepten geceleri yaşadığım ve gece havasını soluduğum içindir.
Neyse...
Çok iyi yahu...
Chill Out türünün insanı gerçekten etkileyen bir örneği olduğunu düşünüyorum bu şarkının...
Ben gene her cümleyi 3 nokta ile bitiriyorum! - eyvah! :)

Kim bilir kaçıncı kez dinliyorum bütün geceden sonra....

Elmalar

Ağustos güneşinin yakıcılığından bunaldığım bir anda, okulun güzel bir kaç karesini çekmenin ve sonra unutulan bu fotoğrafları bulmanın haklı sevinci.... 


Elmaların gölgesinde kalan bir Devrim isteği var aslında yüreğimde... 
Elmaların gölgesinde bıraktığım gürültülü ve sarsıcı bir Devirme isteği... 
       -düzeni, özeni, özlemeleri, kayıpları, buluşları, belki de kısaca hayatı- 
İnatla, coşkuyla ve maksimum vukuatla (ki anılara dönüşsün) yaşamaya çalıştığım tekrarı olmayacak şu tek hayatı... 
Elmaların gölgesinde, elmaları çok severken, 'elmaların da beni sevdiğini'* ummaktayım....

  
                                      
                                
      



















         * Tahir ile Zühre Meselesi şiirine gönderme yapılmaktadır... 

Ruhuma müzik dolunca...


Çoook iyi geldi ruhuma. Çok iyi geldi....
İşte budur, iyi müzik! "Bana bunlarla geliiiinnnnn" diye haykırmak istiyorum....

Twitter'dan takip ettiğim ve müzik zevkine hayran olduğum IrencBiHerif'e de buradan bu parça ile bizi tanıştırdığı için kocaman bir teşekkür ediyorum....
Böyle insanları korumak lazım! Dinlesinler, duysunlar, yazsınlar ve paylaşsınlar diye...

Buyrun, arkanıza yaslanın ve dinleyin.....



Jamie Woon - Spirits


.....
"Ladies and Gentlemen
Surely we're here in mind
Watching our spirits dance on the
On the backs of our lives

While we have oceans
Rivers that still bring us life
Reasons to dance in the moment
Hold onto your time"
.....

18 Eylül 2011 Pazar

Bakış

Aç bakışlarını üzerime salan kurtlar etrafta ve diriliğinden utandırılan bir bedeni yaratmakta
ve yine yeniden kendine uzaklaştırmakta bu aralar hayat!
Kuzey'de hiç değişmeyen bir ışık var diye öğretmişlerdi çocukken,
kaybolursan bak ona demişlerdi ve aslında, büyüdükçe o ışığı bulutlar örterse eğer,
o zaman dön yüreğine bak demişlerdi...
Yürek kolay duyulmaz ama bir kez duydun mu o zaman ihya olursun diye öğütlemişti üstadlar!
Duyulan o yürek, kimi gün gelir seni yarı yolda, hem de kurtların arasında parlak bir yıldız gibi bırakır da kaçamazsın dememişlerdi ama.
Bir kez gerçekten titredi mi, rezonansı bulup basanı -SEN'i- unutmanın kolay olmayacağını söylemedikleri gibi.
Şimdi soyunmak isteyip tüm paketlerimden ve yırtarak derimden çıkarmak istercesine titreşimlerin aşksı ışıltılarını,
kurtların da varlıklarına ağız dolusu küfretmek varken,
yine duraksayıp "ah sen" diyorum ya....
İşte o an yine hayatı kendime ama bak cidden bir tek kendime çekilmez kılıyorum.
Yani ben de alıp başını gitme sevdası var ama,
Hiç gelmeyecek olsan da seni bırakmak yok mu buralarda,
İşte o zoruma gidiyor,
O fikir, beni yolumdan alıkoyuyor,
n'aparsın...

Seçmece

Bir yazı önce SEN'den bahsetmişken....
Güzel bir şarkıdır, beğenilmesi umuduyla...



SEN - GREN

Rüzgarda savrulan bir damla yaş en uzaklarda
Kaybolsam ardından gün dursa sen doğsan
Elimden, dilimden, gözümden sakındığım sen
Geçmişten hüzünlerden ayrılsam, yeniden doğsam
Elimden, dilimden, gözümden sakındığım sen
Elimden, dilimden, gözümden sakındığım sen
Hayalimdeeen, özlemlerden
Elimden, dilimden, gözümden sakındığım sen
Elimden, dilimden, gözümden sakındığım sen



17 Eylül 2011 Cumartesi

öylesine

utandırır esen rüzgar yalnızlığından,
yoksa eğer yanında sarılacak biri.
kıskandırır kaldırımlar gözlerini,
hayaline gelmiyorsa yakın zamana ait, yan yana oturan aşık haller'inin resmi.
bir de,
ah, ah o kokular yok mu?
onlar bu konuya en iyisi hiç dahil edilmemeli...

Yazılardaki Gizli Özne: "SEN"

Yazar ellerin yazılarında hep bir SEN vardır.
Okuyucunun kendini yerine koymak istediği,
beni de böyle istesin,
beni de böyle sevsin,
bana ona baktığı gibi baksın,
bana böyle yazılar yazsın diye serzendiği....
Okuyucusu yazarın kafasındaki SEN'e aslında hiç yaklaşmaz, yaklaşamaz çoğu zaman.
SEN gizli öznedir aslında. Bir türlü kabul etmek istemez okuyucu...
Egosunun şişmesine izin verir ve kendi anladığı, hayalinde canlandırdığı sevgiliyi hayal eder hep!
SEN'de ben vardır, sen de gidişler,
SEN'de bizzat o "can" vardır, yanında kurulan ve yaşanması mümkün olmaz hayaller...
Sen'de "biz" vardır yaşanmış ya da hiç yanına yaklaşılamamış!
Yani anılar, yine hayaller ve kırgınlıklar vardır geçmiş sevinçlerin yanı sıra...
SEN anlaşılması mümkün olmayan bir gizli öznedir yazar ellerin iç labirentlerinde...
Herkese mal olmuş gibi görünse de yazılmış o kişi,
SEN gizli öznesi ile kapatılan, ifşa edilmeyen, mahremde kalan ince ve gizli bir iç hesaplaşmadır aslında çoğu zaman sanılanın aksine...

16 Eylül 2011 Cuma

Neden yazıyoruz ki?

bir bakılsın isterim, güzel bir ifade olmuş...
http://irencbiherif.tumblr.com/post/973127963/bu-aralar-sunu-dusunuyorum-yazarak-ne-kadar

Ben'le alakalı....

+Aslında olayın benle alakalı olduğunu fark ettim...
-Öyle değil miydi zaten hep, olay hep bizle alakalı değil mi ?
+...
-Karşı taraf istese bizim tüm bu saçmalıkların içerisinde olmamıza gerek kalmazdı ki?
+Dimi ?
- Olay hep bizle alakalı değil mi, hep bu yüzden?
.......

Bir buçuk, iki saat sonra....

+Aslında olay benle, bizle alakalı değil mi?
- :) vee konuşma en başa döner ilginç değil mi?
+Ben! Ben, çok büyük bir şey ya! Çok büyük bir şey!
-"Ben"de görünmeyen bir başka güç saklı, uzakta aramamak gerek....

Sarıldılar ve bir sonraki kutular açtıran sohbete kadar ayrıldılar...

11 Eylül 2011 Pazar

So far so good...

Healing power of the blues makes me smile !
:)
We've got to hurt before we heal...

You've Got To Hurt Before You Heal - Bobby Blue Bland

The Evolution of Intellectual Freedom

Yaşamımı böyle geçireceğimi bile bile yola baş koymak...
Duyamadım!?!?!
Haaa! "salak" diye bana diyorsunuz sizzzz... 
Sizi sizi.... 
Neyse, şen dünyama hoşgeldiniz... :)

Zerdüşt Böyle Buyurdu...

Açtım sıradan bir sayfasını pek sevgili kitabımın...
Kısa ama açık bir paragrafa takıldı gözüm...

" Cesaretiniz var mı, ey kardeşlerim? Yiğit misiniz? Şahitler önünde-ki cesaret değil, fakat Tanrıların bile artık göremedikleri yalnızların ve kartalların cesareti hani?
  Soğuk ruhlara, katırlara, körlere ve sarhoşlara yiğit demem ben. Korkuyu bilende, ama onu yenen de vardır yürek; uçurumu görende, ama ona gururla bakanda, -kartal pençeleriyle uçurumu kavrayan da: onda vardır cesaret.- " [Nietzsche]

Evet, korkmuyor değilim beni bekleyen gelecekten,
hatta daha yakına gelelim, şu birkaç ayın getireceklerinden korkmuyor değilim!
Önemli olan üzerine gitmekse,
Yeterince cesurum sanırım ben, -yaşayabilmek için-.

9 Eylül 2011 Cuma

Acı-mak

Çok acıyor içim!
İşte bu fikir,
ilk kez belki de kıskanmak fiilini böylesine kuvvetli yaşamak!
Tırnaklarımdan çıkarıyorum midemdeki oturmuşluğu...
Çünkü çok acıyor içim!...
Devam etmeye yardımcı olur musun-uz?
Lütfen...

İncir Reçeli - İsyan

Benim bu derdim ;
Ne yağan yağmurda ,
Ne yalancı sonbaharda ,
Ne bomboş sokaklarda...

Kırılmış her yanım.
Kaybolur zaman saçlarında ,
Gözlerim sokaklarda ,
Sebebi isyan aşkım...

İçim yanar, içim kanar da
İsyan !..
Geriye bir avuç yalan...
Beni bu derde sen attın da , gittin ya kafam hep duman...

6 Eylül 2011 Salı

Sabır

Zerdüşt bugün bir insanda bedenlendi...
Bir erkekle dile getirdi söyleyeceklerini.
Bir hikaye anlattı ama çok ciddi, çok derin.
İnanamadım konuşulanlara,
Susmak dedi, meditasyon dedi, yola girmek dedi ve sonra
Mevlana dedi.
Sufi dedi yanında.
Duraksadım.
-bir farkındalık anı idi-
Düşünmek zorunda kaldım.
Sonra ben karımı 9 ay bekledim ve hep onu istedim dedi.
"Kimseye bakamadım, kimseyi duymadım ve kimseye kulak asmadan onu bekledim" dedi.
Yine sözü edilmeyen 'sabır' ortalarda dolaşmaktaydı.
Bekliyorum ya zaten,
bu yetmezmiş gibi her yerden bana 'bekle, sabret' gelmese de olur be hani...
Yine de nice aradan sonra buyurdu Zerdüşt yeniden.
Silkeledi, umut verdi, iyi geldi...

Hatıra

Aklıma ne geldi;
Bir kadın "bırak beni artık, git lütfen" "LÜTFEN GİT, TEK İSTEDİĞİM BU!" diye haykırıyordu ağlaya ağlaya konuştuğu telefona...
Üzülmüştü içim, çok acımıştı hatta derinden, bu acıklı sahnenin karşısından bakarken çaresizce...

Kadın dediğin "gel" dememeli ya hani, oyunun kuralları gereği,
kadına "git lütfen, bırak beni" de dedirtilmemeli.

"Git artık, bırak beni" dediyse kadın,
zaten çoktan geçmiştir iş işten, kalan enkazı temizlemek için.

Kadın git dememeli,
isyana sevk edilmemeli hayat veren dişil enerji,
bir kez çıktı mı rayından tren,
geri dönüşü olmaz bir örselenme başlar kadının kolay kolay pes etmeyen ruhunda çünkü.

Erkek kadınına isyan ettirmediği sürece adamdır (bence!).
Bilinmeli ve dikkat edilmelidir!

5 Eylül 2011 Pazartesi

Tatil 2011-1

Öhüm! İşte karşınızda.
Bana gıcık olsanız da paylaşmaktan kendimi alıkoyamadığım şeyler listesi #1:
[Aslında: tatile dair yazdıkça daha çok yazabileceğim şeylerden en çok bahsi geçenler]

Karşılaştığımız anda kocaman bir mutluluk salan minik incircik :D
Ve tabaklarca yediğim kabakçiçeği dolması ve cacık :)


Kekik kadar güzel kaç tane mekan vardır bilmiyorum. Ama bizim Kekik, koştura koştura gidilen gün batımı ve en güzel yanı camdan kendi silüetini çekebilmek...


Bütün kış koşturmaktan ve ruhuma binen yükü taşımaya çalışmaktan olsa gerek, ayaklarım çok yorulduğu için, onların huzurla dinlendiği anı da resmettiğim çok zaman oldu...
Bunlar da onlardan göstermesi ayıp olmazsa ;)

Queen - 'I Want To Break Free'

For the memory of Freddie Mercury!
Happy Birthday The Legend!
You'll always be alive in the hearts of your lovers...


"I want to break free
I want to break free
I want to break free from your lies
You're so self-satisfied I don't need you
I got to to break free
God knows, God knows I want to break free

I've fallen in love
I've fallen in love for the first time
And this time I know it's for real
I've fallen in love, yeah

God knows, God knows I've fallen in love
......"