Önce Sana dair sevgili....
Seninle geçen 4.5
yıl ve geçecek belki 40'tan fazla yıl önümüzdeki. Kalbimi sonuna kadar
açabildiğim sen, duvarlarımdan sıyrılıp açtığım kapılarıma rağmen şımarıp
ruhuma son darbeyi indirmeyen sen, varlığıma yoldaş olan sen...
Sana dair çok
fazla betimleme yapabilirim. Adının önüne seni güzelleyecek nice
sıfat üretebilirim, bir bir inci dizer gibi sıralayabilirim onları.
Bilirsin ya hani, söylemeye başlayınca yeni öğrendiği kelimeleri ard arda
sıralayan çocuklar gibi hiç susmadan senin için üretilmiş tüm sıfatları
söyleyedebilirim, yazadabilirim farklı her mecraya. Zaman zaman yüzüne dile
getirdiğim gibi.
Fakat
yapmayacağım. Kelimelerin güzelliğinde ve edebiyatın vuruculuğunda seni
masallaştırmayacağım..
.....daha
öncekiler gibi, daha öncekilere yaptığım gibi....
Beni
yanılsamalarda bırakan, kafamı karıştıran, var-mış gibi görünüp olmayan, diğer
tüm aşk/yahut aşkımsılar için yaptıklarımı senin için yapmayacağım...
Zaten sanırım elimde de değil aksini uygulamak.
Sen masallaştıramayacağım kadar gerçeksin. Hikayelerden,
sahtelikten uzak, maskesiz, sıradan olmaya çalışmayan, karmaşık olmaktan
anlamayan, öylesinde doğal, öylesine derin ve suretinin güzelliğinden ölesiye
bi'habersin.
Sonra ben;
Senin tuttuğun ayna ile önce suretiyle sonra tüm
kimliğiyle yüzleşen bir kadın. Ben. Ben sandığım tüm diğer kimliklerden
kurtulmaya çabalayışım, ben sandığım ama aslında varlığımla uzaktan yakından
ilişkisi olmayan maskeler, sevişler, eylemler, korkular, isyanlar,
kahkahalar... yüzleştiğim hiç tanımadığım kayıp bir genç, iyileştirdiğim küçük
bir kız çocuğu, keşfettiğim gerçek bir Kadın!. Hayatımın tam orta yerine
getirip bıraktığın gerçekliğe adapte olmaya çalıştığım ilk 3 yıllık süreçte
keşfettiğim odalar. Senin "tozunu silkelemek gerekliymiş" dediğin,
benimse "önce var olduğunun bilinmesi gerekliymiş" diye tarif ettiğim
beni ben yapan odalar... Zaten ben'in ne olduğunu anlaması için gerekli
bir sen. Sen, senin suretinde geldiği için müteşekkirim...
Sen kendimi bulmama yardımcı 'ruh parçam' (ne güzel
sıfat, var ol Metin Hara), sen Allah'ın bana hediyesisin. Çünkü yaşamıma paldır
küldür karıldığın an'ın ne öncesi, ne de sonrası derman olurdu kaymaya iki var
aklıma. Benim ki bir "O an" meselesiydi ve ben 27'likler klübüne
girmesi yasaklanmış - belli ki daha yapacak işi olanlardan - Allahın her
hangi bir sevgili kuluydum.
Yaz(a)madığım ve yüzleştiğim dolu dolu neredeyse 3
yıl boyunca, labirentlerimdeki tüm çıkmaz sokakları işaretlemeyi başardığım
haddinden fazla zorlayıcı geçen günlerden sonra karşıma çıkıveren şöyle bir yazı
kıyıda köşede kalan son bir kaç meseleyi de sonlandırmaya yetti de arttı.
"27'inde ölemediysen 30'larında yeniden doğacaksın"
(http://fulsyaziyor.com/2014/12/22/27inde-olemediysen-30larinda-yeniden-dogacaksin/).
Yazının başlığı benim için başlangıcın tanımıydı. Son kalan kısımla da
yüzleştim. Ölmedim. Beni fiziksel hayatın içinde tanıyanlar bu cümleyi hiç
anlamayacaklar/anlamadılar. Ölmek bir mesele geliyor çoğu kez insanlara.
Halbuki değil. Ölmek şu hayatta en mesele olmayan şey. Hiç. (Varoluşun hiç bir
yerdeliğine, hiçliğe geri dönmek. Neyse zaten bu da anlaşılmıyor. O yüzden
devam edelim...) Hele bir de dışarıya verdiğiniz hayat enerjisi, cıvıl
cıvıllık, gülüşler, olumlu cümleler varsa, insanlar sizi onlara iyi
gelmeleriniz üzerinden değerlendiriyor. Başkalarına iyi gelirken kendini
hırpaladığın o bitmez geceler, gülüşlerin altına gizlediğin sıkıntı ve sorular
duyulmuyor tabi. Dışardan iyi biriysen ve canlı görünüyor, söylenmiyor, şikayet
etmiyorsan, kötü olmak ne haddine. Kötü olmayı başkalarına bırak deniyor bir
biçimde sana. O yüzden bu cümle havada kalabilir kimileri için ama önemli
değil. Artık önceleri önemsediğim çoğu şey de önemli değil zaten. Çünkü HAYAT
daha yeni başlıyor.
Ve sen OKUYUCU,
Burası benim başkalarınca bir nebze olsun anlaşılmak
için gün yüzüne çıkardığım anı defterim. İnternet aleminde sonsuza değin
kalmasını istemediğim diğer defterlerimden birinde yazdığım ve blogun ilk
cümlesinde söylediğim gibi aslında, "ben içimde kalanlarla boğulmaktansa,
okunabilir olmayı tercih ettim hepsi bu...". Biraz detaylı okuyanın, satır
aralarını duyanın, azıcık beni tanıyanın veyahut tanımak isteyenin, beni
duyabileceği, hissedebileceği bir açık görüş defteri. Burası beni silkeleyen
aşkları, o aşkların benden aldıklarını, bana kattıklarını yazdığım; yazarak
hayatta kaldığım bir bağlayıcı oldu bir nevi yaşam destek ünitesiydi belki de
bugüne dek. Bugün, nerdeyse 4 yıldır nasıl da yazmadığımı fark ediyorum.
2012den beri çok bir yazı yok. Bir nevi kayıplarda bir blogger. Aslında tabi
sana kayıp geliyor okuyucu. Yoksa gelde bana sor neler oldu. Kendi içimde
yaşadığım inanılmaz bir yolculuk... Beni uzun ve uzak diyarlara yapılmış bir
yolculuktan geri dönüyor farz eyle ve hala buralardaysan gel beraber yürümeye
devam edelim. Sen beni bağla, yazmaya zorla; ben de sana ulaşabiliyor ve
kalbine bir parça aşk salabiliyorsam ne ala deyip yalnız olmadığını sana
hissettirmeye çalışayım.
Niyetim aslında
bir devri kapatmak gibi bu blogu kapatmaktı. Ama adına "okyanusta bir
damla" dediğim bu parçamı kapatmak içimden gelmedi. Bu benim ilk göz
ağrım. Kendimi defterlerim ve kalem kağıt büyüsünün dışına çıkardığım ilk
mecra. Bu blogun yeri hep ayrı hep özel kalacak. Öte yandan, bir blogun
diyaznını değiştirmekte inan çok zor oluyor. O yüzden bu blogu şimdilik olduğu
gibi tutup yazmaya devam edeceğim. Yine de "okyanusta bir damla" daha
çok düşündüklerime yönelik bir yazı tahtası olmaya devam edecek. Halbuki,
ben de, hayatım da, hayatımı oluşturan unsurlar da çok değişti bu 4 yılda. O
yüzden aynı blogda bir çorba yapmaktansa bir blog daha açıyorum. Eğer buradan
da benimle birlikte olursan hayatın daha farklı bir kısmına da dahil
olabiliriz birlikte. Dünya'nın başka bir yerinde süren yaşam, sorulan yeni sorular, anlamlar, yemekler,
kitaplar, Dünya'nın gezilmiş noktaları, planlanan seyahatlar ve iz bırakan
filmler gibi... İstersen tabii. Link çalışmazsa diye diğer blogumuz burada:
http://thenatulcien.blogspot.no/
Hala merak ediyor ve arada bir bakarak bu yazıyı
okuyorsan, yeniden hoşgeldin dostum. Birliğin güzelliğini kutlamak niyetiyle... yeniden MERHABA...