5 Aralık 2013 Perşembe

Bu kez gerçekten sana sevgilim

Sen benim canim,
evimin dördüncüsü ve bir ömür gönlüne gönlümü karmak istediğim,
öteki yarım, hayallerim ve evimsin...
Allah'ıma korusun diye yalvardığım, gözümden sakındığım, varlığına her an teşekkür ettiğim sevgilimsin...
En yakın arkadaşım, meslektaşım ve aşık olduğum adam,
Kokusuna hasret, ellerine vurgun, bir bakışına yanık, öpüşüne teslim,
Sen memlekete duyulması hiçe sayılan özlemin sebebi, insana Nazım gibi aşık da olunurmuş dedirtensin... 

1 Aralık 2013 Pazar

Ne desen boşsa...

Sen öfkemin resmi hali,
Sen çaresizliğin kör kuyularında kaybolmuş zavallı dişi.
Sen bir bok olduğunu zannettiğin lakin seni hep daha da aşağıya çeken o saçma ilişki yumaklarının ortasındaki saf, salak ve anlamak istemeyen çocuk,
Sen hiç öğrenmeyen, direnen, sevmeyi bilmeyen, sevemeyen, seks olmazsa öleceğini zanneden, anlamak istemeyen, yüzleşmeyen, parayı amaç edinmiş,
Sen her geçen gün giderek daha da örselenen ve her geçen gün benliğini daha çok kaybeden kadın,
Hiç bir şeyi adam gibi dinlemeden, yalnızca kaçaklarda ve tabii ki bir türlü anlamadığın o "bir"likten kilometrelerce uzakta yaşayan ve tek başına kalmadıkça, daha da yanlışa kayıp, hepten yalnız kalan ve kalacak olan,
Sen ağız dolusu küfürler edip, defol demek istediğim,
Sen çaresizliğine zerre yardim edemediğim, bu sebeple iyiden korkulara gark ettiğim, meraktan öldüğüm ve bu sebeple iyice sinirlendigim,
Hayatımdan atamayacağım kadın.
Sana sinirlenişim yine seni çok sevişimdendir.. Bir türlü anlayamadığın...

29 Kasım 2013 Cuma

Problem

There is no problem baby!
The only problem that I miss you...
I "miss you like the deserts miss the rain" as you reminded me that song.
The only and the biggest problem I have in my life that I'm missing you...

16 Ağustos 2013 Cuma

Bir Adam

Bir adamı gözlüyorum bu ara...
Çok yakınımda. Civarımda. Beraber çalıştığım, her gün belli bir münasebeti sürdürdüğüm ve benzeri..
Özgür, ıssız, tepkisel ve devrimci bir adamı gözlüyorum bu ara.
Bir de yanında hayatını nasıl sil baştan değiştirerek geri dönüşsüz kararlar verdiğini.
Devrimci bir babanın, devrimcilikten baba olma bilincine dönüşünü gözlüyorum bu ara...
Acımasız, çaresiz, istekli ve heyecanlı bir yaşamın tam göbeğindeki diyalektiği...

7 Haziran 2013 Cuma

Diren Ankara, Diren Gezi, Diren Türkiye...

İnadına diren...
Gençlik yanında, gençlik yolunda, inadına diren...
Çünkü bizim "DAHA GİDECEK ÇOK YOLUMUZ VAR" ister anla ister yoksay fark etmez.

25 Mart 2013 Pazartesi

Canımın içi

Canımın içisin ki sen...
Canım demenin en keyifli olduğu kişisin.
Bir gülüşüne hasret ve duruşuna hayran olduğum, elinin elimi tutuşuyla güvenin anlamını yeniden bulduğumsun.
Şimdi hepten uzağımdasın ya bu bir kaç gün; konuşamıyoruz, arada bir gülüşemiyoruz ya sırf tatil yüzünden, hani sesinden mahrumum ya,
Nasıl garip içim, nasıl yüklü bulutlar göz pınarlarımda, nasıl bir korku öyle basıveren,
Şairin dediği gibi 'bir cana hasret bilmezler' bir hüzün omzumda, göğsümün ortasında.
Öyle kıymetlimsin ki benim,
Seni nasıl seviyorum, yanında an geliyor nasıl kızıyorum sana; hiç bilmez, hiç anlayamazlar...

3 Mart 2013 Pazar

Daha gerçek ve daha çok his

Ben: I haven't been like this before, I had always some words to explain my feelings,
Dedim...
O da: You had more words than feelings before, and now the opposite!
Dedi en sakin haliyle. Sonra bir sure sustuk tabii... :))

7 Şubat 2013 Perşembe

Akrep gibisin kardeşim...

Nazım büyük insandı. O yüzden, o senin tüm bu cehaletinle yaptıklarına kibarca "akrep gibisin kardeşim" diyebildi.
Ben ne o kadar büyük bir insanım ne de şairlik yeteneğim ve yanında kibarlık meziyetim o kadar gelişkin.
O yüzden, senin tüm bu cehaletinle yaptıklarına, düşünmeyişine, varlık bulamayışına, anlamayışına, açıkça siktir git kardeşim diyorum.
Yol da, meydan da senin... Haydi bas git. Yeter ki gölge etme başka da ihsan istemeyiz...

26 Ocak 2013 Cumartesi

"Arizona Dream - Death" Yeniden

Gitmek vs. Ölüm

Gitmek.
Evden çıkmak. Durağanlaşmış ve sıradanlaşmış hayatında yapacağın en derin değişikliklerden biri.
Yeni bir hayata yelken açmak. Hep istediğin. "Artık zamanı", "daha da beklersem geç olacak" dediğin.
Gitmek.
İki cümlelik bir sohbetin tam ortasındaki 3-5 kelimelik söylenme sırasında, duvara çarparak fark ettiğin gizli kalmış o sinsi "Ölüm" duygusunu anlayana dek, yalnızca korkaklık ettiğini düşündüğün için kaçak oynadığın, o mevzu bahis; gitmek...
Yine karşına çıkan ölüm. Kabul ettiğin, affettiğin, özgürlük bildiğin ölüm.
Yine ağabeyin. Yine çocukluğun. Yine elini kolunu bağlayan ölüm.
Hayatının, çözümledikçe başka düğümlerini bulduğun bu hayretten hayrette salan son 1.5 yılında, gitmenin de ölümle kodlandığını keşfetmen.
Aslında mevzunun ne korkaklık, ne yetersizlik, ne yapabilirlik olmayışı.
"O gitti ve öldü". deyişin çok içerilerden.
"Ben gidersem ve ben de ölürsem o zaman katlanarak büyür bu acı" isyanın, senin bile hiç anlamadığın bu güne değin.
Halbuki gitmek; değişiklik, yapabilirlik, yeni bir vizyon, yeni bağlantılar, heyecan, ve hepsinin yanında gitmek, aşk demek bu kez senin için.
Ah Zerdüşt, dipteyim. Çok fena yere yapıştım. Belki de bu sonuncusuydu aradıklarımın. Bu, tüm zırhlarımın sebebi, bu reddedişlerimin ve vazgeçişlerimin anlamlı nedeniydi.
O gitti ve kader onun gitmesinden bağımsız bir biçimde, vaktini tamamladığı anda aldı onu.
Gitmek belki de sadece bu sebep-sonuç ilişkisinin içindeki bir noktaydı, kim bilir. Gitmek onun kaderinde bir adımdı.
Zerdüşt, haydi şimdi dokun gönlüme. Şimdi lazım işte nicedir vaktini kolladığın yardım.
Gitmek, benim için yaratıcılık, yeni bir yaşam, güç ve birlik; insanlık ve huzurum için.
Haydi Zerdüşt, çöz ve kır tüm bağlarımı. İyileştir ve inandır; işte şimdi, şimdi bu zamanda beni.
Haydi Zerdüşt... Haydi...