28 Ekim 2012 Pazar

Tek derdimiz...


Evimden kilometrelerce uzaktayım. Kendi isteğimle. "Başka türlü bir şey" şarkısını söyleme ihtiyacı duymadığım bir yerdeyim yıllardır ilk defa. Koşa koşa geldim hem de. Şansıma gelmeme sebep şeyler önemliydi. Geldim ki bir geri dönmeme isteği içimde. Üstelik çok soğuk buralar, çok kuzey Dünya üzerinde.
Ama nafile. Geldim ki bir geri dönmeme isteği yüreğimde...
Shuffle'a alınmış şarkı listemde rastgele gelen şarkılardan biriydi "Zor Günler". Gülümsetti beni. Önce alaycı, sonra içten. Bütün aşkları temize çektiği bir aşkı yaşarken insan, geçmiş anılarla kodlu tüm şarkıları da temize çekmiş oluyor istese de istemese de.  Bu şarkılara kodlanmış tüm geçmiş davaları, bana yazı yazdıran o bir kaç adamı hatırlamak için verdiğim çaba çaresiz. Ne gözleri, ne bakışları, ne sesleri ne de hislerini bulabiliyorum içerilerde. Bulabildiğim tek şey o güzel mavi gözleri ile bana bakan, o en masum haliyle bana seni seviyorum diyen adamın varlığı.
Zaten şanslıydım, ailem bana öğrettiği için içimdeki çocuğun her şey demek olduğunu. Şimdi üzerine bahçemde yine çiçekler, üzerimde bir parıltı, içimde kendini daha da hissettiren bir coşku. Kopardım bağlarımı. Tek derdimiz özlemek olsun değil mi? Elimizde üretkenlik varken, coşku varken, Allah'a daha da yaklaştıran bir aşk varken.
Hiç kimsenin yıkamayacağı ideallerim var benim. Kendi küçük dünyalarında kıskançlıkları ile beni ve benim gibi herkesi, mutsuzlukları ve kıskançlıklarıyla aşağı çekmeye çalışan herkesten daha büyük bir kalbim ve sevgim var benim. İçimdeki küçük kız sevgiden bir kalkanın içine hapsedilmiş halde. O sevgi "benim". Ben nefes aldığım müddetçe orada kalacak. Ben var olduğum müddetçe Ya Hu diye sabırla eyvallah diyecek tüm bu dış pisliğe...
Yani demem o ki... Çok zor günler de geçti vaktiyle çünkü ölümlerle büyüdük biz ve çok zor günler de olacak vakit geldikçe burnu havadalık yapmayarak eminiz biz; ama hayatı kolaylaştırmak için sevelim de gerisini boş verelim gari...
Değil mi ama?      

Hiç yorum yok: