8 Haziran 2011 Çarşamba

Umuda Dair

Başka şeyleri gözde, dilde, kafada büyütürken ve
uzak durmaya çalışırken 'insan'lığına zarar her türlü duygudan,
Zavallı insan kaçırıverir en basit kavramların ne denli mühim olduğunu.
Farkında bile olmadan yaratıverir, her geçen zaman dilimiyle daha da içine çeken
girdaplar gibi birbiri içine açılan Arafları...
Kendini kaybeder bu arafların ortasında bir yerde insan.
Kayboldukça çaresizleşir ve ümitsizleşir hani çıkmaz sonlara ait labirentlerinde kaldıkça.
Öyle anların ortasında bir yerde bir kesit gelir; yerden, gökten, rüzgarla, kuşla,
yahut dost meclisindeki bir hoş sohbet anında herhangi bir insanla,
kimbilir görünenin ötesindeki bir Zat'la belki...
Dinlemek ve duymak lazım gelir hani oralarda bir yerde fısıltıya karılan önemli ayrıntıları.
Fısıltıların çığlıklar olduğu anlar da yeniden doğar hani insan Anka'nın küllerinden uyanışı gibi.
İşte öyle bir zaman noktasında, fısıltıyla karışık ama kararlı bir sesle,
"Ümitsizlik en büyük günahtır!"dedi.
Sessizliğimin hıçkırıklarımla birleştiği anda ve
'üzerimden geçen tır' etkisinin altındayken,
insanın oturduğu yerde yığılmasının ne demek olduğu yaşayarak deneyimledim.
Efendinin izleyiciye karıldığı ve
İzleyicinin Efendiye meylettiği an'da paylaşılan sessizlik,
Derinlerde doğan yeni bir "ümit"le perdelerini aralıyordu.
Kelimelerle tarifi imkansız bir sevinç çoğalırken gönüllerin gizli bahçelerinde,
'Aşk' manasından başka bir anlam yaratıyordu...
----

Bağımsızca, şu satırları yazdığım bu dakikada,
kulağımda geçmişte bıraktığımı fark ettiğim bir şiir çınlıyordu;

Ya ümitsizsiniz, Ya da ümit sizsiniz.
Ya çaresizsiniz. Ya da çare sizsiniz.
Behçet Necatigil

Yine yeniden bir silkelenme yaratıyordu kendine gelen ruhum arayışlardaki bedenimde...
Tabi ki, yine yeni yeniden, yola odaklanıyor ve sürece gösterilen sebatı sabırla sürdürmenin manasını yeniden deneyimleyecek olmanın derin hazzını yaşıyordu silkelenen ruhum...

Hiç yorum yok: