31 Ekim 2011 Pazartesi

Kurban geliyor ya....

Nereden aklıma geldi kim bilir...
Anneannemler hayattayken çok önemli bir şeyi salık vermişlerdi "aman kızım unutmayın bunu" diye... Derlerdi ki, biz yoksulluktan ölen insanların olduğu yıllarından geçip geldik bu ülkenin ama yoksunluktan ölmezdi bizim zamanımızda kimse bu ülkede... Yoksunluk ve yoksulluğun arasında farkı biliyor mu acaba ülkemin değişen ve dönüşen halkı bugünlerde.
90 ların sonlarına doğru doğan ve gelecek aydınlık (!) nesli oluşturması beklenen ülkemin gençleri. Hiç sanmıyorum.
Telefonlarının markasının, facebook'taki arkadaş sayılarının, seviştikleri erkek/kadınların skorlarının hesabını tutan, etik'in etimekten türeyen bir kavram olduğunu sanan, anadillerini doğru dürüst konuşmayı beceremeyen, sevmeyi bilmeyen ve sevilemeyen, zaten düsturdan habersiz ve kimliklerinin bacak arasındaki skorla geliştiğini sanan ülkemin zavallı yeni nesli... Ben onlara bel bağlamıyorum, onlardan umutlanamıyorum ne yalan söyleyeyim.
Sonuçta onlar maddi varlıklarına rağmen yaşadığı buhranların içinde kaybolan ve isteklerini karşılayarak onları tatmin ve mutlu ettiğini sanan ve yanında Allah korkusu ile yetiştirilen ve maddi yeterliliği olmasa da şükür mekanizması salık verilen ama cinnetlerle adam keserken, kadın döverken ve kendi çocuğuna el sürerken bir türlü çalışmayan Allah korkusuna karşın fütursuzca çevresinin yüzüne bakabilen, ahlaksızlığı, vurdumduymazlığı, iletişimsizliği ve aşırılığı meşrulaştıran ve saygının ve sevginin eskimiş kitaplarda kaldığı, hatta kitapların kapılarından bile girip magazin dergilerinin yahut taraflı gazetelerin arasında yer bulamadığı evlerin yetiştirdiği çocuklar belki de...
Tabii ki bütün yeni gelen gençleri böylece çöpe atmıyorum ama gözlemlediğim çoğunluk ne yazık ki böyle. Onlar belki de bizim kendi içimizde yetiştirdiğimiz kayıp kuşağımız. Belki de onların misyonu bozulan düzenin içerisinde duyarsızlıkları ile farkındalık yaratmaktır bu da mümkün hani.
Neyse...Başa dönecek olursam, yoksunluk ve yoksulluk Kurban Bayramı'nın yaklaşması sebebiyle geldi sanırım aklıma. Şimdi çıkar bir grup ortalığa "ayyy, çok fena çok, içim kaldırmıyor, yazık hayvanlara, ne iğrenç bir gelenektir bu, böyle dini vecibe mi olur" vs diye konuşurlar babam konuşurlar...
Şimdi buradan itibaren bir kaç satır o sevgili milletimin pek saygıdeğer ve moral değerleri ve insanlığı yüksek kaliteli kesimine...
Bak güzel kardeşim. Peşin peşin konuşalım sen şimdi beni cani ilan edersin yazdıklarımı okuyunca. Benim gibi caniye gel sen kurban ol önce. Hayvanları sevmiyor dersin ne haddineyse. Ben çocukluğundan beri allerji illeti ile uğraştığı için hiç bir hayvanı olamamış ve bunun acısını ve ezikliğini sokaktaki kediyi, köpeği besleyerek, hayvanlara tekme atıp eziyet eden çocukları dövmekten beter ederek, bir karıncayı ezmemek için düşmeyi göze alan akrobasi hareketleri ile yürüyen bir insanım. Sana bu ön girizgahı vereyim de bir yut söyleyeceklerini.
Şimdi canım kardeşim, hani geliyor ya kurban, hani söyleniyorsun ya sen, "ayhh nereye kaçsam, kaçsam da bu rezillikleri bu caniliği görmesem" diye. Önce, Allah aşkına git. Belli ki yastık altı paraların var senin. Muhtemelen Ülkemin açlıkla boğuşan insanlarına bir şekilde ulaştırmadığın, depreminde selinde ve çeşitli afetlerinde o kıymetli paranla aldığın çadırı, giyeceği, ekmeği yahut kefeni bir türlü becerip de gönderemediğin ama yurt dışına "kurban faciası" dediğin bok yüzünden çıkmana yarayan paran. Hani okutulmayan bir kız çocuğu için harcayabilecek olmanın muhtemelen aklına gelmediği, yaşayabilmek için evinden kaçıp acı ve korkuyla Mor Çatı'ya falan sığınan zavallı kadınlarım için yardım etsinler diye o derneklere, TEV'e ya da Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne bir türlü gidip bağışlayamadığın ama birileri o dernekleri kurduğunda "aferin bak Vatansever" dediğin insanların kıçlarını yırttığı şu ülkede,  seni kurbandan koruyabilen kıymetli paran. Vay anasını yahu!. Bak şimdi sana ne diyeceğim sen kaç ve git ve görme aslında olan biteni. "Neyi göreceğim?" diyorsun değil mi?... Canım kardeşim, sen kurban kesen ekonomik profilin farkında mısın acaba. Hıh? O dar gelirli ekonomik seviyedeki halkım kesiyor o kurbanı genelde. Kesiyor evet. Dualarla, hayvanını severek, dokunarak, hayır olsun diye niyetlenerek. Kesiyor, komşusuna, mahallesinin açına, yoksuluna, yoksununa veriyor, et yediriyor. Et hani bilir misin sen, beslenme üçgeninin yaşam için gerekli ve beyin gelişimini sağlayan besini, temel protein kaynağı et hani. Hatırladın mı?
Olmayan parasıyla kestiği kurbanını dağıtıyor yani benim güzel halkım. Hani depremde en çok depremzedelerin birbirine yardım etmesi, tek göz odalı evini evsize açması misali. Halbuki sen muhtemelen kocaman evinde belki de yalnız yaşıyorsun. Yahut çekirdek ailenle bir odayı da çamaşır odası falan yaparak. Hani şımarıklık olmayan 'çok şükür var' bir hazımla...
Bak bir de işin ne boyutunu göstereyim sana. Kan akıyor ya orda hani, kurban ya zaten adı. O kan iyi geliyor bir takım insanlara. Kime mi? Kim mi bu vahşiler. Söyleyeyim, içindeki sürekli artan öfkesini çıkaramayan ve katil olma eğilimli manyak genine sahip, bunu bilmeyen, öfkesini etrafından çıkaran ama bir yandan da pişman olan, hasta olduğunu zaten bilmediği için de tedavi edilebileceğini, en azından ne yapması gerektiğini bile bilmeyen zavallı ve çaresiz insanım o vahşiler ve evet rahatlatıyor o "kurban anı" onları. Çünkü büyük bir güç hissi yaratıyor o 'can alma' durumu üstlerinde. Dexter dizisini büyük bir iştahla ve heyecanla izliyorsun belki ama ben bunu söyleyince yüzün ekşiyor belki kim bilir. Belki bana hasta diyorsun. Ne desem boş. Ben sadece olan biteni söylüyorum sana. Bir kısmı da var ki halkımın, akan kanla haset eden gözlerin, büyünün, belanın, kötülüğün akıp gideceğine inanıyor. Sonuçta bu bir emir. O etin de hepsini alıp stoklayıp yemiyor dağıtıyor ki dağılsın kara bulutlar... Tabii ki stoklayan arsız ve aç gözlüler de var. Onlara da gidiyor bu sert tepkim sen hiç merak etme.
Ama sen yok musun sen... Nasıl sinirliyim senin modeline biliyor musun?
Şu Yeşilçam filmlerinde parasıyla herkesi ve her şeyi satın alabileceğini sanan zengin kötü adamlar vardı ya hani, onlardan bir farkın yok gözümde. Sen parasını bencilce kendi refahı içinde harcayan o kötü adamsın.
Ben sosyolog değilim canım kardeşim sen onu da sorarsın şimdi. Ben bir bilim insanıyım. İnsanlık için insanla uğraşan bir bilim insanıyım. Yanında en temel hobim farkındalık. İnsanları gözlemek ve okumak insan psikolojisini. Felsefe hani bunca yıllardır insanlığa yol göstermeye çabalayan o kıymetli düşünürler. O seni yurtdışına kaçıran paranı kitap almaya harcarsın dimi sen, entellektüelsindir de sen bence....
Şimdi yukarıda okuduklarından sonra, bir durup düşünüyorsan ne ala. Ben amacıma ulaştım demektir.
Ama hiç düşünmeden, ekşimiş yüzünle ayy manyak diyorsan ve kendi muhteşem dünyana kaldığın yerden devam ediyorsan al sana benimle ilgili fikirlerini pekiştirecek bir cümle daha.
Git güzel kardeşim, siktir ol git, durmadan, arkana bakmadan git. Senin gibisi bu ülkede ne artı bir ne eksi bir.
Koş canım kardeşim koş, inan bana tutan yok seni...   

 

Hiç yorum yok: