26 Ekim 2011 Çarşamba

Van'la nefes almak....

Yazmayacaktım bu yazıyı...
Yaşamaya devam etmeye çalışıyordum ama yapamadım.
Son 10 gündür derin bir acı var bedenimin ve ruhumun her zerresinde. Yas tutuyorum içimde. Dışarı çıkmıyor, kendimi çalışmaya vuruyor, gözlerimin sulanmasına engel olamıyorum. Hayata hiç bir şey olmamış gibi devam edenlere öfkeleniyorum. Dünya mı midemi bulandırıyor bir bütün olarak yoksa midem mi artık gördüklerini kaldıramıyor bir türlü karar veremiyorum.
İzlemedim haberleri, okumadım gazeteleri, internetten bile bakmadım yani gazetelere...
Kaçtım bir süre. Ama her akşam biraz daha uzun bir süre baktım sosyal medyaya. En son bugün Twitter'da bir kullanıcı şunu yazmış ve daha fazla kayıtsız kalamadım.
" tarifi yok bu acının yunusla birlikte bende öldüm...üşüyorum...yüreğim göçük altında hawarrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr @yarendeniz68"
Bu cümle tam olarak hissettiklerimi dile getiriyordu. Ben de öldüm Yunus'la. Parçalandı ruhum. Hissettiğim acı tarifsizdi.
Bugün tüm gazeteler fotoğrafını basmadan önce, dün akşam görmüştüm onun o kömür karası gözlerini. Nasıl mutlu olmuştum yaşadığını görünce. Ama bu mutluluk çok kısa sürdü içimde. Sonra o eli gördüm Yunus'un omzunda. Dillere pelesenk olmuş bir cümledir aslında "ölümün soğuk eli" ama bu kez ölüm buz gibi ve giderek ağırlaşan bir bedenle minik Yunus'un üzerindeydi. 'Yaşarsa eğer' dedim içimden, 'ölümü bu denli üzerinde hissetmiş olan bu yaşta bir çocuk, atlatabilecek mi? yaşamaya devam edebilecek mi? acaba' diye düşündüm.
Tutunamadı Yunus hayata. Dedim ya parçalandı ruhum. Bir tarafım da, onun ruhunun, gittiği yerde, tüm perdelerden sıyrılmış olarak her şeyi daha açıkça anladığını düşünerek bir nebze olsun rahatlıyor.
Fakat yine de aynen yarendeniz68 rumuzlu twitter kullanıcısının dediği gibi tarifi yok bu acının. Yunus'un ölümüyle ben de öldüm ve ölüm nicedir bu denli koymamıştı, şu on günde koyduğu gibi.
Sadece Yunus değil tabii, Serhat var, adını bilmediklerimiz var, bebekler var.... Onca çocuk, kadın, ihtiyar, İNSANlar yani, ölenler İNSANlar...
Ağız dolusu isyan edesim var ama yapamıyorum. Tıkandı kelimelerim, koca bir düğüm boğazımda kahkahalar, mutluluklar ve vurdumduymazlıklar. Şehitlerle aldığım nefes Van'a kardığım nefes halini alırken ölümle yine aynı mücadeleyi yaşıyor içim.
NEDEN?
Bedenin toprak oldu Yunus ve ruhun bizi aydınlatsın diye daha yüksek bir mertebeyle gönderilecek; hiç bir şeye değilse bile işte buna eminim...

Ah Nazım, yine sen dönüp dolaşıp sığındığım yer....
Kız Çocuğu şiirinden iki dörtlükle bir geceyi daha çöpe atarken Ya Sabır Ya-Hu demekten başka bir şey gelmiyor ne yazık ki elimden....
Kapıları çalan benim, 
kapıları birer birer. 
Gözünüze görünemem, 
göze görünmez ölüler...
...
Çalıyorum kapınızı, 
teyze, amca, bir imza ver. 
Çocuklar öldürülmesin, 
şeker de yiyebilsinler..

Hiç yorum yok: