17 Kasım 2011 Perşembe

Güzel Günler

Bugün evdeydim sabahtan.
Sabahları acelesiz, sakin sakin  uyanmak ve güzelce kahvaltı etmek, sevdiğim bir insanla...
Hep sevdiğim ve bu gıcık dünya düzeninin en önce elimden aldığı şey bu alışkanlığım.
Annem vardı bu sabah yanımda. Sohbet ederek, televizyona bakarak, müzik dinleyerek bir kahvaltı.
'Güzel' dedim içimden, 'çok güzel'... Çok uzun zamandır kullanmadığımı fark ettim bu kelimeyi "güzel"!
"Görebilecek miyiz sahiden güzel günleri" diye sordu derinlerimde bir yer...
Daha içeriden sıcak, samimi ve güven veren bir ses devam etti "İNAN!".
'Neye' dedim kendi kendime... 'Neye inanmalıyım ?'
Aynı kararlılık ve güven hissi ile tekrarladı tek bir kelimeyi: "İNAN!"...
'Pek'i dedim gelişine, omuz silkerek.
Müzik dinliyordum-şimdi olduğu gibi...
Yazmaya başlamadan "spor yap" diyen dürtü gibi, bugün de "dans et" dedi o sırada..
Dans ettim en az 15 dakika.
Kendi kendime ve keyiften kahkahalar atarak...
Nefesim oynamaktan ve gülmekten zorlanmaya başlayıp oturduğumda;
Halkalı Şeker türküsünü bu denli sevdiğimi, şimdiye dek hiç bilmediğimi, o an fark ettim :)
Hepimiz dansın iyileştiriciliği sayesinde iyiydik...
Ben, egom ve ışık habercilerim...

Hiç yorum yok: