6 Kasım 2011 Pazar

Yozlaşma vs Masumiyet

Öyle.
Ağırlığını yitirir masumiyet, arttıkça zulüm.
Bu aralar ruhumun bir kaç yıl öncesine göre katılaştığını hissediyorum.
Gördüklerim ve izlediklerim acımasızlaştırdı her geçen gün beni.
Halbuki ben güzel şeyler yaşamıştım bugüne kadar. Küçük, huzurlu ve yalansız bir dünyam vardı benim, kapılarının anahtarlarını istediğim insanlara verdiğim.
İçimdeki küçük kız çocuğu da tüm o masumiyetleri henüz kaybetmeye başlamamıştı.
Şimdi gözümün gördüğü ve ruhumun tanık olduğu onca şeyden sonra, masumiyetimin eskisi kadar güçlü durmadığını fark ediyorum içimde.
Bu en çok da duygularımı vurdu. Yani, düzen tarafından büyütüldü içimdeki o küçük kız.
Başardınız işte.
Tüm o yozlaşmışlığınızı, tüm o haddini bilmez tavırlarınızı, tüm o nefsine sahip olmaz şeytana uyuşlarınızı, hepsini ama hepsini, anlatarak, bakışlarınızdan aktararak ve bedenimi-beynimi ve aşkımı- hayali arzularınıza malzeme yaparak bulaştırdınız bana.
Sayenizde, büyüdü o güzel kız çocuğu sığınamadığı için gizli bahçelerine.
Sayenizde katılaştı duygularım giderek. Uzaklaştı insanlar iyidir sanrıları...
İşte bu yüzden, etrafımda ki o güzel adamlardan uzak duruşum.
Bazı güzel adamları sevebilecek kadar duygusal/uysal değilim artık...
Onları kırmamak için sineye çekecek, hırçınlığımı göstermeden, mücadele etmesini istemeden sevebilecek kadar ümitli değilim.
Tüm o güzellikleri korusunlar diye ruhlarını sarıp sarmalayacak ve onları içtenliğimle anlamaya çalışacak kadar masum değilim.
Sayenizde kırmayı öğrendim ben de ve nezaketin aslında bir boka yaramadığını yoz gönüllerde...

Hiç yorum yok: