21 Şubat 2011 Pazartesi

Günce 1

Annesiz geçecek 10 günün ilki...
Vice president olarak görevi devraldığım ilk gün.
Bir anda boşluğunu hissettim bugün. Sadece sesi, nefesi ile değil, nasıl da sakince evin rutinini korumasını sağladığını anladığım, gerçek manada ilk an oldu bugün.
Kıçımızı topladığı yetmiyormuş gibi, bizi beslediğini, evin mum gibi kalmasını sağladığını, eşyalarımızı yerlerinde bulmamıza imkan verdiğini, tertemiz giyinmemiz için can hıraş çamaşır yıkadığını ve arada dağ gibi olsa da onları zamanında ütülediğini, eve alınıp elinin değdiği ilk yerde bırakılan sebze, meyve, yiyecek vs. herşeyin nasılda 15 dakika içinde yerli yerine ve dolaba yerleştirildiğini, torba, plastik vs. çöplerinin dağ olmadığını kavradığım annesiz geçecek 10 günün ilki.
Aslında Cuma günü yola çıktı annem. Dün kendi çapımda eğlenme güdüsüne sahip ve giderken düzenimizi bozmamak için bıraktığı herşeyle idare ederken anlamamıştım yokluğunu.
Bugün ise, bir yandan Lab da işlerim için uğraşırken, diğer taraftan kendimi yeni başlayacak hafta için hazırlamaya çalışırken yaptıklarım sayesinde anladım annemin anne olarak nelere kadir olduğunu.
* 4 kez çamaşır makinesini çalıştırdım. Her biri en az 3 kg luk çamaşırları ben yıkamadım tabi ama asması yetti.
* Yarın gelecek yardımcımız için evin toparlanması ile uğraştım, ha tabi birde kadının işini yapabilmesi için bedenen efor sarfedilerek yapılması gerekli birçok şey var, onlarda halloldu.
* 3 depo suyla (ortalama 3 saat) ütü yaptım. Yaptığım ütüler evin, ev halini tamamlaması için 'gerekli' olduğu öne sürülen dantel, iğne oyası, tel kırma vb örtülerdi. Kolum artık yer çekimine dahi karşı koyamazken kendime not düştüm. Modernite hayat kolaylaştırır. Fütüristik yaklaşımlı, örtüsüz bir ev pahabiçilemez. Heleki yıkandığı an 15x30 cm2 iken 2x5 cm2 olan örtüler, saçaklı ve püsküllü hertürlü süs malzemesi vs kesinlikle alınmamalı ve istenmemelidir. Tabi kendime bu notu düştüm ama benimki kadar modern ve özgürde olsa kızının çeyizini hazırlamaktan geri durmamış olan annem (ondan öncesinde de babaannem, anneannemler ve diğer herkes) acaba bana nasıl bir eziyet planı hazırlamışlardı diye de düşünmekten kendimi alamadım.
* Yıkandım! Bu kendim içindi :)
* Gecenin köründe Lab a gittim cihaz kapatmak için. Tabi bir yandan işlerin yürümesi gerekliliği vardı. (Allahtan kendini şöförüm olarak ilan etmiş ve bundan memnun bir babam var!)
* Yemek yapılması gerekiyordu-aç kalmamak için. Daha doğrusu sağlıklı beslenme düzenini -ailecenek diyetisyene gidişimizin sürdürülmesi gerekiyordu, annem bizi sağlıklı besliyor- korumamız gerekiyordu. Yoksa bence yemeksepeti.com diye muhteşem bir site de var ama!!! Bu noktada babam beni inanılmaz büyük bir yükten kurtararak muhteşem aşçılığını konuşturdu saolsun. Mis gibi sebze yedik!
* Ha tabi kaldırılan bulaşıkları ve pazardan alınan tüm haftalık çiğ sebze-meyvanın yerleştirilmesini saymıyorum.
* Hala yıkanacak bir makine çamaşır daha var ve saat gece yarım. Olsun henüz tükenmedim :)
* Bir de annem böyle rutin bir Pazar'ın arkasından benim düşen çenemi çekmek zorunda kalıyormuş. Mütemadiyen anlatacak birşeyleri olan, hiçbir vukuatı yoksa gecenin 12 sinde aklına gelen hayata dair bir çözümlemeyi paylaşmadan uyuyamayan şaşkın ben, kadıncağızı tüm kelimelerim bitene dek ayakta tutuyordum... Bugün anladım. Bu yorgunluğun ardından beni çekmenin ne demek olduğunu ben bile kaldıramadım. :) Zaten annem hep der, çocuk dediğin büyüdükçe daha fazla özen, ilgi ve özveri ister diye ! Allahtan babam çok konuşkan bir adam değil ve Pazar gecesi sendromuyla yatıveriyor :)
* Şimdi toparlamaya çalıştığım kafamla 1.5 saat sonra asmam gereken çamaşırlar bitene dek makale okumaya çalışacağım. Zaten dün çöpe giden bir gün oldu hiç değilse bugün elimde beklemede geçecek bir 1.5 saat var; değerlendirmeli değil mi ama ?!?!?!
Analitik düşünen beynim mutlak bir sonuca varma eğiliminde.
Sonuç, bir daha anneme "niye betin benzin atmış/yahu niye beni dinlemiyorsun/aman anne abartıyorsun yorgunluğu, vs." gibi gereksiz-düşünülmemiş herhangi bir cümle, tümce yada kaş ve göz aracılığıyla gösterilen ifade söyler yahut belirtirsem Allah baba beni taş etsin.
30 yılllık bürokrasi hayatından sonra ev hanımı olan annem, eminim bu ara iş hayatını özlüyordur diye düşünmekten kendimi alamasam da diyecek çok söz yok.
Annem iyiki var ve umarım daha nice yıllar olur...
Aileyi en temelde birarada tutan, sevgisi hiç kaybolmayan, farkına bile varmadığımız rutini ses etmeden (arada çıkan isyanları saymamak lazım, çünkü ben 10 günün sonunda muhtemelen 8 kere isyan bayrağını çekmiş olurum (:) sürdüren adına 'Anne' denen muhteşem kadını tepede taşımak lazım kendime not düşülmüştür-bir kez daha!
Tam bu noktada içinde yaşadığım ve her geçen gün iyice tiksinti vermekte olan bu ülkenin her yeri az gelişmiş, örümcek zihniyetli, her daim tahrik olmuş vaziyette gezen, çünkü düşünsel anlamda etkin olmayan, çalıştırılmadığı için fonsiyonsuzlaşan beyinleri, kafalarının içlerine sokulan "saç-el-boyun, bel görünce tahrik ol!" sloganlarıyla dolup taşan, iş gören/karşı çıkan/direnen kadını döverek, her manada taciz ederek, öldürerek baskılayan, yok etmeye çalışan; hayvandan evcilleşememiş erkek müsveddeleriyle doluyken; ben tek tek deniz yıldızlarını denize atan balıkçı misali kendi annemi el üstünde taşıyarak kadınlık namına, kadınlar adına kime ne yarar sağlamış olurum/oluyorum tartışılır...
Her erkek babam kadar feminist olaydı ve yanında lazlığını da koruyaydı, ortalık ne erkek müsveddeleriyle, ne de kadın cesetleriyle dolup taşıyor olmazdı.
Tabi yanında, benim gibi kadınlarda ortalarda 'ulan yok anasını satayım adam gibi biri' diye dolaşıyor olmazdı...
İçimdeki öfke de böylece yerini bulmuş oldu..
Neyse, annemsiz iki günü, görevi devraldığım resmi olarak ilk günü tamamlamış olduk böylece.
Şimdi sırada işim için bir-iki dakika kısmında.
İyi anne ve eş olma yolunda ilerliyor muyum ne?? (: Kimbilir, göreceğiz....

Hiç yorum yok: