28 Mayıs 2011 Cumartesi

Cuma için güzelleme

Aynen öyle... Cuma için güzelleme.
Tanrım nasıl da yoğun bir haftaydı. Geçen 15 gün sanki çok sakinmiş gibi.
Bugün artık pes etti vucüdum. Hatta dün pes etti yaklaşık 18:30 sularında.
Yattığım yerde kaldım. Arada gözüm açılmadan yediğim bir-iki lokma yemek, ayakta olan bedenim tarafından yendi. Ruhum ise hala yatakta uyumaktaydı.
21:30 da tekrar yatıp ertesi sabah yani bugün 10:00 da kalkana değin uyudu ruhum. Uyudu ve dinlendi. Bedenimin de aynı şekilde dinlendiği gibi.
Uyandığımda üzerimde inanılmaz bir neşe vardı. Gözümü gülümseyerek ve 'ohhhh! cennetten geri geldim' diyerek açtım.
Tabii güzel anlar hızlı sonlanır ya hani. (Yazdığım an bir kaç şey geldi gözümün önüne, hızlı sonlanan güzel anlara dair.) Sizi feci etkileyen bir karşı cinsin hızla uzaklaşması ve afallamaktan hareket edemediğiniz o an, nefessiz kaldığınız biranda, camdan kendinizi aşağı sarkıttığınızda temiz havanın yüzünüze çarpıp içinize dolan o taze halinin etkisi, yağmur sonrası toprak kokusunu burnunuzun ilk aldığı ve size bir 'es' verdirttiği an, ilk dokunuşun yarattığı heyecan sevgiliye, ilk azar yenilen zaman gözüne girilmeye çalışılan öğretmenden vs, vs...
Her neyse ! Uyanışımın üzerimde yarattığı mutluluk anı çok uzun sürmedi sözün kısası.
Standart sabah operasyonlarından sonra, paldır küldür okula gidişi, sosyelleşmek için katıldığım ancak daha sonraları üzerimde yeni bir sorumluluk yaratan sevgili dans derneğimin yk toplantısı takip etti. Sevgili arkadaşlarımdan birinin bana sorduğu soru en ciddi olduğumuz gergin anı enfes bir şekilde dağıttı. Diğer iki arkadaşımızı göstererek "Aysu bizden, 3ümüzden sevişmeden, bak ama burası önemli, sevişmeden birşey çıkar mı?" diye sordu. Tabii ki hepimizin dağılması ufak bir ara yarattı toplantı haline ama, ara keyifliydi. Zaten bizim toplantılarımız, ben birşeylere hırlayıp gürlemiyorsam genelde sakin ve eğlenceli geçiyor.
Ardından bilimsel hayatımın devam eden 'deney süreçleri' beni yordu... Karanlık bir odada, iki göz deliğine ait bir mikroskobun başında geçirdiğim saatler bana çok verimli geri dönüş yapmasa da 'eh işte' denebilecek sonuçlar elde etmek de önemliydi.
Sonrasında ise, uzun saatler uyuma ve deneysel, toplantısal çalışmalardan ve kafa patlatmalardan sonra, TGIFriday yaklaşımına Friday Night Fever/Cuma Gecesi ATeşi'ni ekleyip ailecenek daha önceden biletleri alınmış Ajda Pekkan konserine aktık (!) tabiri caizse.
Ajda anlatılmaz yaşanır bir performanstaydı. Salon 90% oranında doluydu.
İnsanlar coşku saçıyordu.
Tüm bu coşkunun içerisinde babamın uyuma eğilimde ve kıpırdamadan konseri izliyor olması bir efsaneydi belirtmeden geçemiyorum.
Annemin Ajdanın giydiği babydoll tadındaki elbisesine takması ve bunu 'gözüme hitap etmiyor napıyııımmm' diyerek onlarca kez söylemesi, zaten ayrıca dalga geçilecek bis husustu...
Sanırım ihtiyarlıyor ya neyse... :)
Sonuçta bir Cuma gecesi de böylece (tabi eve gelince Beyaz showa biraz bakıldı) bitmiş oldu.
Cuma'ya güzelleme olsun diye de yazılıverdi işte böyle çala-parmak ;)

Hiç yorum yok: