29 Eylül 2011 Perşembe

İyimser Gülücük

Kızlar şaşırttılar bugün beni...
"Geçmediğini biliyordum", "fark ettim, sustum o yüzden", "yapma böyle şeyler" vb...
Tüm bu cümleler havada uçuşurken aslında beni nasıl da içten içe düşündüklerini, gözümden duygu durumumu anlamaya çalıştıklarını ve nasıl da kendimi kamufle ettiğimi anladım.
Aslında tam bilemesem de düşündüklerini, sanımca içlerinde büyüttükleri gibi değildi durum.
Geceleri yatağımda ıslanan gözlerimi yorganımla silmiyor ya da çıkarmadığım hıçkırıklarda acımı yutmuyordum ama ne de olsa "işte bu" dedikten sonra bir anda yolunu şaşırmış bir çocuk şaşkınlığını, tedirginliğini yaşamak da o kadar absürd olmamalı, anlamsız sayılmamalıydı değil mi ama?
Bugün ona dair bir şeyler daha öğrendim. Kaşındım, ben sordum. Dayanamadım.
Öğrenmeseydim iyiydi. Hatırlatmasaydım kendime.
Bir kova kadını olarak acıya mı meyilliyiz henüz tam çözemedim.
Merak ettiklerimiz, bizi peşinden sürükleyebilecek kadar zeki olanlar ve charming efekti yüksek arkadaşlar ilgi alanımız içinde tabii ama, böyle başka arkadaşlara odaklanmaktansa;
henüz tam küllenmemiş bir duvara çarpma ve şoklanmanın acısını, hem de çok yakın geçmişi yani zorla körüklemek, biraz anlamsız oldu tabi.
Neyse...
O'nun adını öğrenmek. Bilmek ve duymak sesinin olası tınısını içselden. Enerji merkezlerinde bir dağınıklık hali.
Bir kez daha anlamak, sana hiç ....... diyemeyecek olmayı.
Seni bilememek tam olarak,
sana açamamak kendimi tam olarak,
seni "biz"in içinde yaşayamamak.
Bunların hepsini bir çırpıda 3 dakika kabul etmiş olmak.
Seni hayallerin içerisinde beklediğini sanarken bilmek bittiğini bu hikayenin hem de başlamadan.
Kızamamak, öfke saçamamak.
Suçlu bulamamak. Ama bir suçlu bulmak için yanıp tutuşmak.
Yaradan'ın espri anlayışına alkış tutmak !!!
Neyse ne.
Biraz daha zaman lazım bana. Senin yarattığın çarpma etkisinden kurtulmak için.
Sarsıcı, unutulmayacak ve acı veren, yani yorucu bu deneyimi...
Ağlamıyorum ve içeri akıtmıyorum göz yaşlarımı.
Soğukkanlı karşılıyorum yaşamımdaki her olaya verdiğim soğukkanlı gerçekçi tepkiler gibi.
Yazılarımsa duygusal dünyamın buhranları. İz düşümleri gönlümü normalden farklı hareket ettiren tüm duyguların.
Yani beni tanımak için hiç bir fırsatın yok senin de ne acı.
Ne okuyorsun beni, ne duyuyor, ne de görüyorsun.
Hepsinden öte ne senin beni, ne benim seni,
artık "yaşamak" için bir şansımız yok...
İşte hepsinden öte bu biraz can yakıyor.

1 yorum:

ada dedi ki...

yeter bence canımınızın yandığı ya. ne kadar beklicez daha?