24 Kasım 2010 Çarşamba

Duruyorum!
Bekliyorum, ve soruyorum...
Dualarımı ve inançlarımı yönlendirdiğim duraktan birkaç adım ötedeyim.
Gerisinde miyim, yoksa ilerisinde mi bilemiyorum.
Sessizliğimi bozacak birşey istiyorum.
Bir alarm, bir dürtü yada sadece minik bir kahkaha..
Sanal gülümsemelerin ve söze gelememiş içselliğin ardına gizlenen sessizliğim...
Ne yapıyorum diye soruyorum kendime;
Ben ne yapıyorum ?
Yaprak gibi dalından öylece düşmüş ve
Ne yöne gideceğini bilemez bir halde, havada süzülür biçimdeyim...
Kafam rahat artık, gönlüm desen; o hep fevkalade-nin fevkindeydi zaten...
Ama düşüncelerimi ve dikkatimi toparlayamıyorum.
Kanalize olamıyor ve odaklanamıyorum.
Bir kesit olsa fena olmazdı.
Sürekli parantezler açıyor gibiyim.
Kendimi kendime açıklama ihtiyacı...
Saçma ! Çok saçma...
Inception filmindeki gibi bir sahne var bu ara gözümün önünde.
Rüyam yıkılıyor.
Kurduğum tüm düzen yerle yeksan oluyor...
İnandığım onlarca masal aslında bana ait değilmiş görüyorum.
Kendi dünyamı yeniden kurmaya çalışıyorum ama sanki yeterince güçlü değilmişim gibi.
Bir sınav daha, haklısın güzelim ben çektim...
Tabular, bana ait olmayan inançlar, yargılar-ön ve düz, savunmalar...
-Suçsuzum hakim bey,
-Hep öyle derler,
-Yemin ederim ben hiçbir şey yapmadım,
-Belki de bütün hatan HİÇ birşey yapmamaktı....
Ben oldukça uzun zamandır kendim için birşey yapmadım, yazık onu da şimdi farkediyorum...

Hiç yorum yok: