1 Kasım 2010 Pazartesi

Kasım

Bugün yeni bir ay başlıyor..
Güneş pırıl pırıl, kışın gelişini örtbas etmeye çalışır gibi hali.
Yeni ayla çok iş yapmak lazım ya, sabahtan beri yeni oturdum bilgisayarımın başına adamakıllı.
Kulağımda İstanbul'u Dinliyorum ve Leman Sam'ın gençliğine ait olduğunu düşündüğüm sesi,
Çızırtılı ve eski bir kayıt; sanki şiiri ve bestenin çarpıcılığını daha da bir arttırmaya çalışıyor, biraz daha vursun diye...
"Bir kuş çırpınıyor eteklerinde/Alnın sıcak mı, değil mi biliyorum/ Dudakların ıslak mı değil mi biliyorum/ Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından/Kalbinin vuruşundan anlıyorum/ İstanbul'u dinliyorum"
Çocukluğumdan beri, şu koca şiirin niyeyse bu son kıtasını hep ayrı bir severim. Özellikle de Bir kuş çırpınıyor eteklerinde... dizesini. Gözümde canlanan imgelemlerin hangi birini anlatayım ki hali yaratır üzerimde her okuyuşumda/dinleyişimde.
Bugün uzun bir gün, henüz bitmedi. Hala daha da önümde dolu dolu 3 belki 4 saat var...
Böyle zamanlarda düşünmek içinde boooll booolll vakit oluyor.
Bugün, çok uzun zamandır düşünmediğim şeyler birikiyor üst üste beynimin 'Kendim' bölgesinde. Hangi birini, hangi zaman, hangi sırayla yapmam gerektiğini kestiremiyorum.
Biraz da sıkılmalarımın nedenlerini görüyorum araladığım kapılarda.
Aslında ertelediğim bir takım silkelenmelerin saçma bahanelerle, yüreğimde yük yarattığını fark ediyorum.
Çevremdekiler de dahil, kendime söylemem gereken ve kabul etmem gereken bazı gerçekler var kaçmaya çalışsamda.. Geleceğim, hayallerim, hedeflerim, varlık sebebim, yaşama amacım...
Kasım...
O kadar güzel ki okul bu aralar.. Gözümün gördüklerini fotoğraflamayı başarabilir miyiz hiç bilmiyorum... Kasım, o denli güzel bir güz yarattı ki ODTÜ de. Sarı sonbahar, kırmızı ağaçlar, kuruyan ve çocuksu tekmeleme istekleri yaratan kocaman yapraklar... İçlerinde uçuşan bir elbiseyle rüzgarda salınan bir yaprak misali öylece durmak istiyorum. Bu aralar takıntım bu, rüzgarla uçuşmak; fikren, giysilerle, bedenen, saçlarla gibimsi gibimsi...
Dün Ekim'e güzellemeler yapmaktı aslında fikrim. Ama yine biraz siyah vardı içimde ve öyle çıktı.

Aslında 1 Kasım tarihli bu yazı, biraz da araya giren farklı hislerin/keyiflerin/kişilerin de sebebiyle ayın ikisinde tamamlandı. Kasım şaşırtıcı, anılara giren karelerle ve çoook yoğun bir iş temposuyla başladı. Böyle Aralık olur gibime geliyor ya hadi bakalım..
Arada sonuçlanmalar bekliyor beynim ve kalbim. İşte, hayatta ve diğer birkaç önemli alanda...

Not: Resimleri ne yazık ki ben çekmedim, ama en azından okul ne hale geliyor azıcık hissedilsin diye koyuyorum. İnternette ODTÜ'nün bu güzel halini yayınlayan değerli yazara teşekkürler. http://onurataoglu.blogspot.com/2008_11_01_archive.html



Hiç yorum yok: