4 Kasım 2010 Perşembe

Kızlar, Leman Sam, Deli Kuş, Gönül, Nefes,Telefon Mesajı, Kokoreç

Kızlar gecesiydi 3 Kasım. Çok uzun zamandır yapılamayan bir kızlar gecesi.
Kimsenin bilmediği bir 'gizem'im var benim. Tam olarak kimliğini, tipini, hayatımdaki yerini ve hatta benim için değerini kimseye anlatmadığım, içimde, yalnızca bende sakladığım, kimseyle paylaşmadığım bir sır misali, merak uyandıran bir gizem benim için. Onu sonra belki bilahare yazarım yada belki de hep içimde kalsın diye hiç anlatmam sonuçta o benim gizemim :)
Önce 2 kişi planlamıştık geceyi, sonra 3 kişi olduk çok doğru bir eklentiyle. Fazlasıyla samimi, çokça içli, inişli çıkışlı bir hatunlar gecesi oldu. Üçümüzünde birbirimize istemediği için anlatmadığı, yahut anlatmaya fırsat bulamadığı veya sadece öylesine süregeldiği için paylaşamadığı çokça şey vardı. İnançlarımız, aşklarımız, duygularımız, yaklaşımlarımız, isyanlarımız ve daha nicesi kimbilir. Yani kısaca birbirimizi ileri düzeylerde tanıma yada tanımamanın yaratabileceği en ufak bir çekince yada sıkıntı hissetmeden, sanki yıllardır iç içeymişiz gibi yaşanan bir geceydi dün gece.
Belki tam da böyle olduğu için "tanımak nedir?" sorusunun yeniden sorgulanmasına sebep oluyordu. Bazen tanımak gerekmiyordu, hissetmek ve yaşamak, gerçeği yahut ortak hisleri anlamak için yeterince veri sağlıyordu. Soru sormaya bile gerek kalmıyordu...
Gecemize Leman Sam eşlik etti 3 Kasım'da. Duygusal iniş çıkışlarımızın en güzel şahidi olarak; bize, bizim için söyledi şarkılarını gönüllerimizden vururcasına. Sahnenin o kadar yakınındaydık ki, hüzünlü gözlerini, sevgi dolu sesini, ışıl ışıl kızıl saçlarını, şarkı söylerkenki o yakan halini an be an görüyor, deneyimliyor, ve yaşıyorduk... Şarkı tuttuk çocuksu bir masumiyetle. Sürdürdük konserin sonuna dek oyunu. İlk şarkı benimdi; İlla. Hararetle savunduğum, böyle olmalı, sevgi bu yaşananlar değil, özgürlük olmalı, dirayet olmalı, güven, sır, samimiyet, dostluk olmalı dediğim her ayrı konuşmanın, her tartışmanın ve sevgi, illa sevgi diye direttiğim her inatlaşmanın 5 dakikalık kısa bir özetini veriyordu... "Yüreğine kulak verdim nefes aldı ben dinledim,duyduklarım anlatılmaz sır vermedim illa". Rüzgarla, gül güzeli geldi peşi sıra.
Sonra Deli Kuş. Neden bu denli seviyorum bu şarkıyı gerçekten bilmiyorum. O kadar sevimli, ama bir yandan da o kadar derinki. 'Gözüm takıldı sabır çiçeğine, gece büyümüş kalktım su verdim, fısıldadım bir sır verdim'. Kaç gece o sabır çiçeğini büyüttüm acaba ben, neler fısıldadım ve kimbilir daha kaç gece büyüteceğim yaşamımın sonuna dek. Daha neler söyledi neler... Kavak Yelleri, Sen Aşkından Vazgeçme, Sözlerimi Geri Alamam, Ağladıkça, Resim, Eğil Salkım Söğüt Eğil, Güneş Topla Benim İçin, Karlı Kayın Ormanı, Leylim Ley, Odam Kireçtir Benim, Kıyamam Sana - ki bu şarkının her dinleyişimde başka bir dizesi vursa da bu kez hiç anlamadığım bir şekilde 'yollarımda ayaz var yaklaşma yollarıma kıyamam kıyamam sana' kısmı salladı, Hey Yıllar ve tabiki Gönül.. Şu anda aklıma gelmeyen çok şarkı var o nefis yorumuyla bizi mest ettiği dün geceden. Ama bittiğim yer Gönül oldu.
Yıllardır bu şarkıyı dinlemiyor ve söylemiyordum, hatta söyletmiyordum kimseye. Galiba gıcık oluyordum, şarkıyı duyunca hatırladığım aptallıklarıma. Ama bu kez, belki tam da bu dizelerdeki gibi bir durum mevcut olduğundan, pek keyif aldım. Hafif boğazıma düğümlenmedi değil ama, içimdekileri dışarı dökebilecek güzel bir şarkım var duygusu, beni düğümlerde boğmaktansa rahatlattı. Sonuçta birkaç yıldan sonra ve yıpranma payını da katarak :) bir ansızın iç açılma durumunu yok farzedemeyiz değil mi ama?
Yalnız kızkıza Leman Sam'a gitmenin güzel yanları olduğu kadar, bana inceden ayar veren bir tarafı da olmadı değil. Şimdi bir kere, muhteşem yanı; bir hatunun kız arkadaşlarının, kafaya, gönüle iyi gelme ve kendini harika olduğuna inandırma potansiyelleri açısından, tam da ihtiyacımın olduğu bir arada yanımda olmaları, üstüne üstlük öylesine kız arkadaşların değil, pek can arkadaşların olması harika oldu. Bir güldük, bir ağladık, sarıldık, dans ettik hatta tepiştik, kesildik vs... Nefes gibi itiş tıkış bir yerde hatun hatuna olmaktan kaynaklanan bir sempati oluştuğundan, herkesi yarıp en öne geçerken ve 3 hatun birbirimize göz kulak olurken, en sevimli hallerimizle insanları ittirebildik ve kendimize dans edecek yer bilem açtık, bu ikinci muhteşem durumdu. Gelelim boktan kısmına. Yani Leman Sam konserinde etrafındaki onlarca çifte inat kız arkadaşlarınla orada olmak, durumun vehameti açısından tüm ekibini zora sokmaktadır haliylen. Nefes'teki enfes kadın, inanılmaz sesi ve yorumuyla, her söylediği şarkıyı kalbine dokundurturken senin kendini sevmeye çalışman, burnunu dayayacağın bir kokunun olmaması ve dönüp kız arkadaşına melül gözlerle bakman ayrı bir kelek yaratmakta.
Elinde telefonun, 2 şarkıda bir, bir mesaj yazıp, sonra yediremeyip kimsin ki sen dürtüsüyle silip, sonra tekrar yazıp, tekrar silip kendine gülmen ve sonuçta ne sarhoş olabilmiş, ne birini düşürebilmiş -ki bunun için önce hatunlarının da dahil kendinin iyi olman etrafına bakman falan gerekir-, ne mesaj atabilmiş, ne sonuç, ne sebep yaratabilmiş ve bir de yanında bir tane bile sigara içememiş olarak tüm duygusallığın boğazında kalmış bir şekilde konseri tamamlarsın. Yanına kar kalan, Ankara havalarıyla duygu yoğunluğunu dağıtan Leman'ın sesiyle kankilerle tepişirken atılan ter, bir yandan da, her hüzünlenişinde en azından kardeşlerin bile olsa sarılacağın birilerinin yanında olmasıdır. Yani boktan bir şekilde tek başıma da olabilirdim o konserde...
E tabi geceyi, Niğde Gazozlar eşliğinde kokoreççide bitirmekle bir ritüeli de tamamlamış olduk. Ohhh pek de misti yani, ayrıca özlenmiş bir lezzetti...
Dün geceyi unutmak istemiyorum. Çok hüzünlendim, çok eğlendim ve iyi geldi... Kız arkadaşlarım özeldi, güzeldi ve iyiki varlardı.
Leman Sam yine her zamanki gibi fenaydı, fena yaptı, fark yarattı...
Kasım güzel olacak gibi görünüyor...

Hiç yorum yok: