18 Ocak 2011 Salı

18 Ocak - Birsen Tezer Konseri ve Değişim

Şimdiiii, blogumda ne zamandır kaldırmayı düşündüğüm bir kısım vardı.
Hani amacını tamamlayınca emekliye ayrılması manalı gelen kitaplar yada şiirler gibi.
Yazısını ta 9 Aralık'ta, bir otobüs yolculuğu sırasında yazdığım halde, bir türlü ne gibi bir başlıkla yahut nasıl kaldıracağıma karar verememiştim.
Ne zaman yapmalıyım derken; hayatımda güzel anılarım kadar, güzel sevdalarıma da eşlik eden bir kadının konseriyle birleştirip yazarak yapmaya karar verdim.
Hani sonuçta güzel bir içeriği vardı... Baktıkça sevgi, daha doğrusu kıvılcım hissettiren, aşktan hallice, saçmalıktan öte ve ne anlattığı bir türlü çözülememiş bir duruşu vardı blogtaki yeri ve içeriğiyle.
Şimdi bu ön yazıyı ekleyerek ve yanlarına küçük notlar da düşerek, Birsen Tezer'in muhteşem konserindeki duygularımı da en altına konumlandırarak blogumda mini bir yeniliğe gidiyorum.
Hadi bakalım.. :)

Bir oyundu başlayan- demiştim...
Buradakiler şimdiye kadar oyuna dahil olanlar- diye eklemiştim...
Biraz da kendime hatırlatma olsun diye açılmış bir başlık belki de.. Ne kadar zor ve ne kadar kolaymış duyguların ifadesi diye..- de kendime artı olarak belirtmiştim :)
Blind Guardian - Bard's Song /Lynyrd Skynyrd - Simple Man /Ilse de Lange - The Great Escape / Ogün Şanlısoy - Hadi Beni Güldür Biraz /Emre Altuğ - Yani / Sonata Arctica - Letter to Dana / Vicente Amigo - Ciudad de Las Ideas / Blind Guardian - Bright Eyes / Enki Bilal - Beautiful Days / Dinmeyen - Kavganın Ortasında / Cinderella - Heartbreak Station / Bülent Ortaçgil - Bozburun / Chris Isaac - Blue Hotel/Badem-Kara Değil mi? /Zülfü Livaneli- Nehir Gibi/ Cemali - Duymak İstiyorum/ Tuncay Akdoğan - Bir Nehir ki Ömrüm/ Vicente Amigo - Ojos Del Alhambra/Kurban - Lambaya Püf De / Pinhani - Ben Nasıl Büyük Adam Olacağım /Ameliè - J'Y Suis Jamias Allè/ Bryan Adams - Have You Ever Loved A Woman/ Ben King - Stand by Me/ Chris Isaac - Wicked Game / Fahir Atakoğlu - Blacksea / Babusta - Yanayım Yanayım / Kibariye - Kara Gözlü Çingenem / Bülent Ortaçgil - Yağmur / Suavi - Hasret Türküsü / Bob Marley - No Woman No Cry / Katie Melua- Piece by Piece/ Niyaz - Allahi Allah / Niyaz - Beni Beni /The Cure - Love Song/ Kings of Convenience - I'll rather dance with you /Anastacia - Sick&Tired / Tracy Chapman - Change / Melamet Hırkasını Kendim Giydim Kime Ne/ Kardeş Türküler - Denize Yakılan Türkü / Bülent Ortaçgil - Kediler / Leman Sam - İlla İlla / Gogol bordello - Start Wearing Purple/Zülfü Livaneli - Memik Oğlan/Volkan Konak - Mimoza Çiçeği/Beirut-Nantes/Russian Red-Cigarettes/Mehmet Güreli - Kimse Bilmez/ Jehan Barbur - Hangisi Sen ? / Birsen Tezer - Çığlık Çığlığa, Balıkesir, Aşk Bu Değil

- 09.12.10_İstanbul-Ankara Dağ yolu -
Son şarkıyı ben yollamıştım.
"Aşk bu değil yapma güzel !"
Tabiki bu noktaya geleceğini bilmeksizin.
Kabul ettik daha fazla kavga vermeden üzerinde, daha fazla mücadele etmeden.
İhtiyaç yahut pes etme, belki korkular böyle gerektirdi.
Aşkın da gerektirdikleri vardı zaten.
Hep 'gereklilikler' vardı keza hayatta.
Neyse, biz aşk bu değil deyip vazgeçmiş ve kaybetmiştik, ancak,
Aşk tam da buydu göremedik.
Yahut bilerek kapattık gözlerimizi.
Aşk tam da buydu !
Öldüren, güldüren, sevişirken yok eden, yoklukta var eden, dengeli ve dengesiz kılan.
Aşk bundan ötesi değildir. O yüzden gereksizdir ya hani...
3 harfe saklanmış bir delilik hali.
Aşkın her hali, istisnasız her hali çok güzeldir.
Özenle işlenir bir iğne oyası misali ve dönüp sizi itinayla acıtır.
Acıdan kaçılmaz, hayattır.
Yanınıza öyle bir kâr kalır ki;
Anlarsanız keyiftir, anlamazsanız dibine değin depresyon.
Biz vazgeçtik aşkın tam da bu halinden ve kaybettik.
Daha doğrusu, tükettik ve bitirdik aşkın tam da bu halini.
Ama oluşan ve oluşabilecek tüm olumsuzlukların çok ötesinde;
İçimden taşan duygularımı yeniden yazabilir olmam,
Yüzleşmelerin sonucunda bulduğum ve bulacağım zarar ve ziyanlarım,
Bedenime ve beynime gösterdiğim özen,
İçimde gizlediğim ve 'garantilerde' boğulup gitmesin diye çıkarmadığım öz benliğimin su yüzüne çıkması,
Ve yenilenen hayallerimin yanında yükselen enerjim... Aşktan yanıma kâr kalanlar...
Bunları kaybetmeye hiç niyetim yok.
Bunları bana kâr bırakan, yaşatan, hatırlatan adamı ise Evrene ve Yaradan'a emanet ediyorum ve mutlu olmasını yürekten diliyorum.
Yüreğimi bir enkazın ardından yeniden çarptıran, umut veren ve bana çok önemli birşeyi, beni gösteren, sevgili, yorgun ve yılgın adam;
Çok teşekkür ederim... Kattıkların, yazdırdıkların ve anlatılacak anılar için...
Ne ilksin, ne de son.. Sen de temize çekilmiş aşklardan birisin artık şairin de dediği gibi.
Bu düşünce kırıntısını Bay Asaf'ın Cervantes için yazmış olmasını istediğim bir şiiri ile bitirmek vardı ya yetişememişiz... Napalım.
Sevgiyle...
--------

Veeee 18 Ocak 2011 Birsen Tezer konseri. Nefes'teydim.
Ne kadar mutlu olduğumu anlatabilir miyim kelimelerimle bilmiyorum.
Bunca endorfinin arasında uçusan kelimelerim odaklanıp bir araya gelir mi bilemiyorum.
Konseri olduğunu öğrendiğimde düşünmeksizin kendimi Kızılay'da buldum. Koşar adım Nefes'e doğru giderken, 'bilet kalmış olsun lütfen, lütfen' diye dua ediyordum. 2 tane biletimi aldım sonra. Kiminle gideceğimi bilmeksizin. Herhalde dedim bulurum birini.
En olmadı, yalnızlığımla konserin keyfini hiç birşeye değişmem.

Ama pek sevgili bir kız arkadaşımla gittik. Kendiliğinden gelişti üstelik program... Güzel oldu, iyi oldu, yakıştı.
Giyindim, süslendim, sanki sevgilimle buluşmaya gidermişcesine... Birsenim Tezerim'in konserine gidecektim. Duygu kadınının, her gece sesiyle uyuduğum aşk insanının, şarkı söylemek için doğmuş insanlara has büyülü bir insanı canlı canlı dinlemeye gidecektim.
Neden bilmiyorum ama heyecalandım ve ayaklarım yere değmez bir vaziyette gittim...
Buluştuk bizim hatunla, gittik cici cici.
Nefes ilginç bir yerdir. Sütunlarıyla insanı delirtir, ayakta izlenen konserleriyle nefessiz kalmanın ve yandaki teyze ve amca ile akraba olmanın derin mutluluğunu yaşatır :)
Bu kez oturma düzeni ile hizmet veriyordu Nefes. Birsenim Tezerim çıkıp orada 'nasıl böyle söyleyebilir ya Rabbi' dedirterek şarkılarını yorumlarken; sizde masanızda oturup istediğinizi içip, sahnedeki kadına iç geçirip, halden hale giriyordunuz.
Elimizde biralarımız, her şarkısında farklı bir an'a, başka insanlarla biriktirilen anılara doğru yolculuk yaparak inanılmaz keyifli bir 1.5 saati geçirdik. Son şarkı her zaman yaptığı gibi Bülent Ortaçgil'in Çığlık Çığlığa şarkısıydı. 'Bu şarkıdan sonra başka birşey söyleyemiyorum' diyordu başlarken konsere. Bir şarkıyı öyle söyleyince ardından başka bir şey söylenmemeli zaten.
Tanınması Çığlık çığlığa şarkısının yorumu mümkün olmuş bir kadın aslında Birsen Tezer. Konservatuarlı. Ama eğitim değil ondaki, saf yetenek. Tertemiz bir ses. Dinleyeni kalbinden vuran, durduğu yere mıhlatan anlatılması mümkün olmayan bir duygu geçişi yorumları... Çığlık çığlığa alıp götürüyor sizi bambaşka alemlere ne kadar direnseniz de. Seni sevdiğimden beri renkler değişti... diyor ve değişiyor renkler... Çığlık çığlığa diyor haykırırcasına ve atamadığınız çığlıklarınıza şahit, ortak ve destek oluyor.
Geçmişim değişti ve oyunlaştı diyor ve yeniden konumlanıyor geçmiş, anılar yeniden yazılıyor...
Zaten o son şarkısına kadar söylediği her şarkı, anlattığı her hikaye ve 'e o zaman ben kanunumu alayım' diyerek çalmaya başladığı kanunu ile sizi tam manasıyla büyülemişken Çığlık çığlığa ile geceyi kapattığı gibi sizi de kapatıyor tüm dış etmenlere karşı. Bir süre çıkamıyorsunuz etkisinden... Ya da bunlar belki de sadece benim hissettiklerim.. Kimbilir !
Ama özel, değerli ve üretken bir müzisyen Birsen Tezer. İyi ki var, iyiki aşık oluyor, iyiki hissediyor ve bunları paylaşıyor...
Hep paylaşması ve bende tamamladığı daha nice duygu boşluğuna tercüman olması dileğiyle...



Hiç yorum yok: