1 Temmuz 2011 Cuma

Yeni Bir Dönemin Ödenecek İlk Bedeli

Şu anda o kadar büyük bir boşluk var ki içimde.
Otobüste ve evime dönüş yolundayım.
Herşeyin çok yolunda gittiğini düşündüğüm bir anda, ama bir anda tepetaklak olan herşey ile yüzyüzeyim.
Hıçkırarak ağlamak, çılgınca bağırmak ve avazım çıktığı kadar isyan etmek istiyorum.
Kurulamayan iletişimin, kıskançlık duygusuyla nasıl da insanların hayatlarını alaşağı edebileceğini deneyimliyorum.
OTOBÜSTEYİM.
Hiç bir isyan duygusunu dışarı vuramayacağım gibi,
dışarı vuramayacağım tüm duygular yüzünden oturduğum yerde yıpranmamak için kendimi sakinleştirmek zorundayım.
Bunu deneyimlemeye çalışıyordum sanırım.
Kimse yok işte.
Sarılacak, anlatacak, üstünü ıslatırcasına ağlayacak.
Evet 5 saat sonra evimdeyim ama eve vardığımda mühendis beynim sorunları çözmek için uğraşacak.
Ne büyük bir sınavın tam ortasında durduğumu fark ediyor ama üzerimde yaratmış olduğu bu sallantıyı öyle çabucak bastıramıyorum.
Kulaklarım uğulduyor.
Derin nefesler alarak ağlamamaya çalışıyorum.
Korktuklarım başıma mı geliyor.
Yoksa hayata bana, daha doğrusu Yaradan bana 'O kadar kolay olmayacaktı herhalde' mi diyor.
Hangisi olursa olsun, 'haksızlık bu!' diye bağıran bir yer var ki içimde gönlümdeki sükunet henüz onu yenemiyor.
Ne kadar naif olduğuma ve her an bu naifliğin beni nasıl da hayretlerden hayretlere ittirdiğine hala çok şaşıyorum.
Zaten nicedir hiç kimseden, hiç birşey beklememeyi öğrenmeye çalışıyordum ama
Artık kimseden en ufak bir 'jest' bile beklememem gerektiğini bir duvara çarparak anlıyorum.
Kusma etkisi yaratıyor bu kaypak yaklaşımlar.
Midem bulanıyor yine ve yeniden hayatın bu saçma düzeninin 'Ta İçine Sıçayım' diyorum.
Ailem dışında bana kimsenin 'Hadi kızım yürü' demeyeceğine bir kez daha şahit oluyorum.
Kendime yeniden, yeniden notlar alıyorum.
Ne böyle bir hoca, ne böyle bir arkadaş, ne de (kendi ailemi tenzih ederek) böyle bir ebeveyn olmayacağım diye.
Ağlamak istiyorum! Çığlık çığlığa bağırmak ve çığlık çığlığa ağlamak istiyorum....
Otobüsteyim ve içime akarken damla damla bütün öfkem, acım, hayretlerim ve çocukça yalnız bırakılmışlık hissim,
Muavinin 'Ne içersiniz?' sorusuna sıradan ve benim için günlük bir zaman dilimini devam ettiriyormuşçasına ÇAY diyorum.
Elimdeki bardak, sıcak sıvısıyla yakarken tüm boğazımı,
Gönlümdeki öfkeyi de, boşaltamadığım zehrimi de yaksın ve ilk moladaki çiş yapma anında bedenimden söküp atsın istiyorum...

Hiç yorum yok: