25 Ekim 2010 Pazartesi

Veda...

Bir kazağı çıkarıyorum bu ara üzerimden...
Bir çocuk misali seviyorum diye tutturduğum,
Halbuki ne deseninden, ne modelinden, ne de kalıbından tam olarak hoşlanmadığımı büyüdükçe anladığım bir kazağın, sonunda giyilmediği için elden çıkarılmasına karar verdiğim bir andayım...
Çekilince rahatlatan ama öncesinde kanırtmasına alıştığın çürümüş bir diş misali...
Birisi üzülecekti bu hikayede.
Sana fazla gelir diye ikimiz içinde üzülmüştüm ben fazlasıyla şimdiye dek.
Halbuki şimdi, kazaksız, bu soğuk havada 'bela'mı arar gibi aranıyorum ve mutluyum...
Huzurluyum diyemeyeceğim çünkü şüphelerim tilki misali ciğerimde dolanıyor,
ama gerizekalı bir mutluluk hali içerisindeyim.
Ağzımı kulaklarımdan ayıramamamdan belli galiba...
Hissediyorsun biliyorum.
Ama bir yanlışın var bebeğim, sen gidiyorum zannediyorsun.
Halbuki ben gittim, biz bittik hala anlamıyorsun.
Sen beceremedin her zamanki gibi sadece rüzgara bile söylemeyi hissettiklerini, ama ben söyledim.
Yakında duyacaksın getirecek rüzgar sana duyman gerekenleri.
Gittim ben ve biz bittik...
Anlayamayacaksın daha biliyorum. Neyi öylesine gelişine kabul ettin ki zaten sen ?
Üzerimden çıkardım omuzlarıma yük ettiğim kazağı.
Hayret ne çok sevmiştim halbuki bu kazağı bir zamanlar.
Bir zamanlar diye başlayan masallardasın artık sen.
Yazılmamış, anlatılmamış ve hiç yaşanmamış gibisin...
Konuşurken adını bile söyleme ihtiyacı duymadığım,
-(Aslında artık seni konuşma ihtiyacı duymadığım)-
Hasret, özlem, acıdan ve daha da mühimi değerden yoksun seni tanımlayan kelimelerim...
Beni bekleyen bir okyanus vardı ne zamandır - unutmuşundur sen, adı hayattı.
Beni çağırıyor şimdi kolları beni sarmaya hazır, eğer salarsam halatlarımı suya.
Ben seni severken yitirdiğim birşeyi buldum yazdan kışa dönerken sevdiğim bu şehirde;
Kendimi, özsevgimi ve yaşama sevincimi.
İçine tükürülesi düzenimi yerle yeksan eden saçma sapan duyguların içine soktum kendimi,
Bizi yok ettiğin düzenlere inat.
Nasıl İYİ geldi bilemezsin.
Hiç ummazdım 'bela'mı böylesine düzensizlikte bulacağımı.
Halbuki bu bendim değil mi?
Hep söylerdin ya "niye bu kadar karıştırıyorsun" diye...
Çorba ediyorum, kendi kaosumun içinde bir melodi yakalıyorum.
Merak ediyor, sinirleniyor, özlüyorum.
Süreci tamamlanamayacak olsada yaşıyorum. Haykırırcasına!
YAŞIYORUM ! Herşeye ve herkese inat.
İnanılmaz değil mi, garantilerde yok etmiştik halbuki biz birbirimizi..
Okyanusum beni çağırıyor şimdi,
Ve beni sana bağlayan, kalan son ve incecik halatı söküp atıyorum net bir bıçak darbesiyle.
En zoruydu beynimin iplerini koparmak, en sona kalanıydı...
Giyotin ipi kestiğinde geriye bakmıyorum hareketlenirken gemilerim.
Artık önemli değil arkada kalanlar;
Ne anılar, ne acılar, ne sen, ne de senle hayatımdan çıkacaklar...
Yelkenler fora !
Ben BELAmı bulmaya gidiyorum.
Hiç olmadığım kadar özgürüm çocuk.
Ve sana son kez teşekkür ediyorum,
Hayatımdaki belki de en önemli sınavda bana eşlik ettiğin için,
Sayende Hamdım, Piştim ve Kendimi buldum...
Mesele bundan sonra böyle kalmak.
Eyvallahımda ve vedamdasın.
Kısaca;
Hoşçakal ey Dost.
.